İSTANBUL (AA) AİŞE HÜMEYRA BULOVALI SALİH ŞEREF Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı'nın yazarı, milletvekili, şair ve mütefekkir Mehmet Akif Ersoy'un vefatının ardından 85 yıl geçti.
Türk milletinin özgürlük mücadelesinde milli ve manevi cephenin güçlenmesine omuz veren Ersoy, 2027 Aralık tarihleri arasında "Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası" kapsamında çeşitli etkinliklerle anılıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca bu yıl İstiklal Marşı'nın kabulünün 100'üncü yıldönümünde açılan "Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi" de bu kapsamda çeşitli programlara ev sahipliği yapıyor.
İstiklal Şairinin son 6 ayını geçirdiği İstiklal Caddesi'ndeki Mısır Apartmanında bulunan Hatıra Evi'nde Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı eserlerin yanı sıra onun için kaleme alınmış yapıtlar da sergileniyor.
İlk odası Ersoy'un kitaplığı olarak tasarlanan Hatıra Evi'nde, şiir ve belgesel odaları da bulunuyor. Dairede, dijital ve görsel sergilerle usta şairin yaşamı, Milli Mücadele yıllarına katkısı ve İstiklal Marşı'nın yazıldığı dönem anlatılıyor. Mehmet Akif Ersoy'un kişisel eşyalarının da sergilendiği hatıra evinde, vefatının ardından adına basılan pul, zarf ve paralar da yer alıyor.
"Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi de aslında bir hafıza evi"
Doç. Dr. Turgay Anar ve yazar İbrahim Öztürkçü, AA muhabirine "Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi"ni anlattı.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden Doç. Dr. Turgay Anar, Mehmet Akif Ersoy'un bir İstanbul aşığı, neredeyse İstanbul sokaklarını adım adım gezmiş biri olduğunu aktararak, usta şairin özellikle hayatının son 6 ayını geçirdiği Mısır'dan İstanbul'a dönüş hikayesinin hüzünlü olduğunu söyledi.
Edebiyat mahfillerinin en önemli özelliklerinden birisinin o dönemin sanatçılarını ve edebiyatçılarını bir araya getiren mekanlar olduğuna işaret eden Anar, "Bu türden hafıza mekanlarının güzel özelliklerinden birisi de içerisindeki yaşanmışlıktır. Bunu sağlayan sebeplerden birisi de burada yaşayan sanatçı ve edebiyatçılar gibi önemli insanların varlığıdır. Mehmet Akif Ersoy'un Mısır Apartmanında yaşamış olması da oranın kendine mahsus dünyasını ortaya çıkartmıştır." dedi.
Anar, Mısır Apartmanı'nın en önemli kurucularından birisinin Abbas Halim Paşa olduğunu belirterek, "Abbas Halim Paşa, aynı zamanda Mehmet Akif Ersoy'un hamisi pozisyonundadır. Mehmet Akif Ersoy ve Abbas Halim Paşa'nın özellikle hamilik ilişkisi dediğimiz bu ilişkide aslında bir düzey ilişkisi de var. Yani onlar birbirleriyle arkadaşlar aynı zamanda." ifadelerini kullandı.
Akif'e, anlayabilme amacıyla yaklaşmanın öneminden bahseden Doç. Dr. Turgay Anar, şunları kaydetti:
"Aslında sadece bir Mehmet Akif Ersoy yok. Akif'e baktığımız yön durduğumuz mesafe öyle veya böyle Mehmet Akif Ersoy imgelerini oluşturuyor. Biz eğer Akif'i anlayabilme amacıyla yaklaşırsak, o bize gerçekten kendinin ne olduğunu ne yapmak istediğini samimiyetle anlatıyor. Yani kendisinin dediği gibi 'yapmacıksız olmak' gerçekten herhalde Akif'in şiirlerinde karşımıza çıkabilecek önemli bir cevherdir. Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi de aslında bir hafıza evi. Türk edebiyatının hafızası Mehmet Akif Ersoy'un burada yaşamış olmasıyla da gerçekten çok değerli hale geliyor."
"Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi geç kalınmış bir proje"
"Berlin Caddelerinden Necid Çöllerine Mehmed Akif" ve "Akif Salnamesi" kitaplarının yazarı İbrahim Öztürkçü ise Mehmet Akif Ersoy'dan önce ve sonra birçok entelektüelin ve önemli şahsiyetin yolunun da Mısır Apartmanı'ndan geçtiği bilgisini vererek, "Mehmet Akif'ten hemen önce yakın dostlarından Mithat Cemal Kuntay burada bir müddet bulunmuş ama Abbas Halim Paşa'nın vekili umuru Fuad Şemsi Bey, burada bulunması hasebiyle Mehmet Akif Ersoy hasta olarak İstanbul'a döndükten sonra hemen bu daireyi Mehmet Akif'e tahsis etmiştir ve Akif son nefesini bu odalardan birinde vermiştir." diye konuştu.
Mehmet Akif Ersoy'un ölmeden önce en büyük amaçlarından birinin de Asım'ın ikinci cildini yazmak olduğunu işaret eden Öztürkçü, "Aslında Mehmet Akif, milli mücadelenin ikinci safhasını yazmak istiyor. Bunun yanında yazmak istediği veda haccına dair bir projesi olduğunu da düşünüyoruz. Çünkü veda haccının önemli bir milat olduğunu düşünüyordu." dedi.
Ersoy'un Kahire'den İstanbul'a gelmek için 15 Haziran'da bir gemiyle yola çıktığını belirten İbrahim Öztürkçü, şunları anlattı:
"Hastalık sürecinde 3 günlük zorlu bir yolculuğun ardından 18 Haziran'da Galata Rıhtımında İstanbul'a ulaşmıştır. Tabii Çanakkale Boğazından geçerken göz yaşlarını tutamamıştır. Kendisini rıhtımda 12 kişi karşılamıştır, etrafındaki son vefalı insanlar. Çok hasta ve bitkindir. İstanbul'a geldikten sonra Nişantaşı'nda 1 ay boyunca hastalığına teşhis konmak için hastanede tutuluyor. Oradaki tedavilerinin ardından Mısır Apartmanı'nın 22 numaralı dairesine getiriliyor. Ancak burası Mehmet Akif Ersoy için kapalı bir mekan olması bakımından bir hicran oluyor ve bu zaman zarfında biraz münzevi kalma arzusunda oluyor."
Öztürkçü, Mehmet Akif Ersoy'un en büyük korkusunun Mısır'da vefat etmek olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Vatanından ayrı ölmek Akif'imizin en büyük hicranlarından birisidir. Bu korkudan kurtularak burada çok sevdiği vatanında, sevdiği insanlarla, dostlarının etrafında ve daha da önemlisi kendisine büyük vefakarlık gösteren Fuad Şemsi Bey'in kucağında son nefesini vermesi Mehmet Akif'in bizim için talihsiz ama onun için talihli sayılabilecek anısı oluyor. O yüzden Mehmet Akif Ersoy'un nezdinde Mısır Apartmanı çok önemli bir mekan olarak yer almıştır diyebiliriz. Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi geç kalınmış bir proje. Bu tarz mekanların sayısının daha da fazla olması gerektiğini ifade etmeliyim. Geç kalınmış fakat çok iyi niyetli isabetli bir karar olmuştur. Mehmet Akif Ersoy'u hatırlamak ve konuşmak için bence Mısır Apartmanı son derece önemli bir yerde duruyor."