Prof. Dr. Üstündağ, böbrek hastalığının giderek yaygınlaştığını ve hastaların yaşamını tehdit ettiğini belirtti.
Türkiye'de herhangi bir organın naklini bekleyen hasta sayısının 25 binin üzerinde olduğunu anlatan Üstündağ, "Bunlar arasında en çok organ bekleyenler 20 bin 905 kişiyle kronik böbrek hastaları. Yani 25 bin rakamının büyük çoğunluğu böbrek naklini bekliyor. Ülkemiz açısından en büyük sorun böbrek bekleme listesindeki hastaların fazlalığı ve yeteri kadar böbrek bağışı olmaması." dedi.
Üstündağ, her yıl kronik böbrek hastalığının son evresine gelip nakil veya diyaliz olmazsa yaşamını sürdüremeyecek hastaların sayısının 11 bin ile 12 bin arasında arttığına dikkati çekti.
Türkiye'de 83 binin üzerinde ağır böbrek hastasının bulunduğunu aktaran Üstündağ, bu kişilerin hemodiyaliz ve periton diyalizi tedavisiyle yaşamlarını sürdürdüğünü dile getirdi.
Böbrek bağışının aynı oranda artmadı
"Son döneme gelmiş yaşamı tehdit eden böbrek hastalığının en ideal tedavisi böbrek naklidir. Çünkü herhangi bir diyaliz tedavisiyle zehirleri uzaklaştırabiliriz ancak böbreğin ürettiği birtakım hormonları üretemeyiz. Dolayısıyla nakil tedavisi, zehirlerin hem uzaklaştırılmasını sağlaması hem de böbreğin bütün görevlerini yerine getirebilmesi açısından ideal bir tedavi yöntemidir. Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalardan yapılan nakle kadavradan nakil diyoruz. Canlı nakil ise yaşayan bir insandan hastaya yapılan nakil. Biz de özellikle kadavradan yapılan nakillere önem veriyoruz. Bu nedenle herkesi organ bağışı konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz."
Bir insanın yaşamı boyunca yapabileceği en büyük insanlık vazifelerinden birinin organ bağışı olduğuna işaret eden Üstündağ, "Toprak altında çürüyecek organlar bağışlandığı takdirde birden fazla kişiye yaşam vermek ve umut olmak anlamına gelir. Bu anlamda dünyanın en kutsal, en ulvi görevlerinden biri tamamlanmış oluyor. Kadavradan nakil bu anlamda en çok tercih edilen yöntem. Ancak kadavradan nakil sayısı oldukça az." diye konuştu.
Son yıllarda yapılan farkındalık çalışmaları ve kampanyalarla bağış sayısının az da olsa arttığını ancak salgın döneminde kadavradan nakil sayısının azaldığını ifade eden Üstündağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Her yıl yapılan 4 nakilden biri kadavra, maalesef üçü de kadavra yeterli olmadığı için canlıdan nakiller oluyordu. Aslında tam tersi olsa bu daha ideal ve kabul edilebilir olurdu. Maalesef pandemiyle beraber bizim çok beğenmediğimiz oran biraz daha kötüleşti. Geçen yıl yapılan nakillerin neredeyse yüzde 90'a yakını canlılardan sadece yüzde 10'u kadavradan yapılmış oldu. Bu organların toprak altında çürümemesi lazım, en büyük sevaplardan biri."