Süleyman Girgin, memur ve emeklilere yapılacak olan zam oranını eleştirdi ve sözlerini sürdürdü:
BEN, KENDİM VE ŞAHSIM TARAFINDAN YÖNETİLDİĞİNİN İSPATIDIR
Buna paralel olarak da yaşlılık/malullük/ölüm aylığı almakta olan emeklilerin ve hak sahiplerinin dosya bazında 3.500 TL olarak öngörülen aylık asgari ödeme tutarı 5.500 TL’ye yükseltilmesi teklif edilmektedir. Bu teklif henüz Meclis'e sunulmadan önce, yapılan grup toplantısı sonrası partili Cumhurbaşkanı tarafından emekli aylıkları zam oranı yüzde 25 olarak açıklanmış; bir başka sabah, Cumhurbaşkanı rüyasında ‘kazandıran rakamları’ görmüş olacak ki; yüzde 30’a çıkarılmıştır.
Küçük bir bakkal dükkânı işletirken dahi böylesine keyfi kararlar alınamayacağı açıkken, bilimsel hiçbir temeli olmayan bu açıklamalar keyfi bir yönetim anlayışının, ülkenin sosyal tarafların yok sayılarak ‘ben, kendim ve şahsım’ tarafından yönetildiğinin ispatıdır.
EMEKLİNİN ALACAĞI ZAM 90 TL OLACAK
En düşük emekli aylığının 5 bin 500 TL’ye çıkarılması hâlihazırda 3 bin 500 TL’nin üzerinde aylık alanlar açısından bir anlam ifade etmemektedir. Örneğin 2022 Aralık ayında asgari emekli aylığının üzerinde; 4 bin 300 TL aylık alan bir emeklinin aylığı bahse konu yüzde 30 zam oranı uygulandığında 5 bin 590 TL’ye yükselecektir. Bu durumda en düşük emekli aylığının 5 bin 500 liraya yükseltilmesi sonucu bu emeklinin alacağı zam miktarı yalnızca 90 TL olacaktır.
Aynı şekilde bu uygulama, hâlihazırda aylığı 4 bin 230 TL olan bir emeklinin ise herhangi bir zam alamamasına yol açacaktır. Ne var ki temel görevlerinden biri de emeklilere yönelik ve emeklilerin sesine kulak vererek ekonomik ve toplumsal politikalar geliştirmek; emeklilerin yıllar boyu verdiği emeklerin karşılığını almalarını sağlamak olanlar, bir kez daha sosyal devletin sosyal niteliğini ortadan kaldırmakla meşgul olmaktadır.
Oysa yapılması gerekenler bellidir. 21 yıl önce asgari ücretin yüzde 40 fazlası olan en düşük emekli aylıklarının iktidarınız süresince asgari ücretin yüzde 35 altına kadar düştüğünü görerek; emeklilerin aylıklarında kapsamlı ve refahı arttıracak bir düzenleme yaşama geçirilmelidir. Bu düzenlemenin yolu ise ilk olarak emeklileri açlık sınırının altındaki aylıklarda ve yoksulluk çatısı altında birleştirecek bu kanun teklifinden değil; en düşük emekli aylığının asgari ücret seviyesine çekilmesinden geçmektedir.
En düşük emekli aylığının asgari ücrete çekilmesi durumunda gerçekleşecek olan zam oranının ise tüm emekli aylıklarına yansıtılması; emeklileri yoksullukta değil refahta birleştirmenin birincil koşuludur. İkinci olarak emeklilik sisteminin en büyük sorunu olan intibak sorunu bir an önce çözülmelidir.
İĞNEDEN İPLİĞE YAPILAN ZAMLAR KARŞISINDA ZAMDAN ETKİLENMEYEN YALNIZCA EMEKLİLERİN İKRAMİYELERİ OLMUŞTUR
2000 yılı sonrası emekli olanların, prim ödeme gün sayıları ve çalışma süreleri eşit olmasına karşın, 2000 yılı öncesinde emekli olanlardan farklı emeklilik koşullarına ve farklı aylıklara sahip olması, emekliler arasında büyük bir eşitsizliğe neden olmaktadır. Yarattığınız sistem bir yandan emeklileri yoksullaştırırken diğer yandan emekliler arasındaki adaletsizliği de derinleştirmektedir.
İntibak yasası çıkarılmadığı müddetçe tüm emeklilerin asgari yaşam standartlarına kavuşması mümkün değildir. Üçüncü olarak emeklilerin bayram ikramiyeleri güncellenmelidir. Hem asgari ücret hem de gerçek enflasyon karşısında hiçbir anlamı kalmamış olan emekli bayram ikramiyelerinin açıklanan resmi enflasyon oranlarından dahi etkilenmeden 1100 lira olarak ödenmeye devam edilmesi kabul edilebilir değildir. İğneden ipliğe yapılan zamlar karşısında zamdan etkilenmeyen yalnızca emeklilerin ikramiyeleri olmuştur.
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere yapılan teşvik ve destek ödemelerinin, işçilere yapılan nakdi ücret desteğinin üç katına tekabül etmiş; işsizlik ödeneklerinin dört katına çıkmış olması sosyal devlet mantığına; akla, hayale sığıyor mu? Hâlihazırda İşsizlik Sigortası Fonu’na katkılarından çok daha fazlasını teşvik ve destek ödemeleri olarak alan işverenlere yapılan asgari ücret desteğini arttırmak, iktidarın açıkça taraf olduğunu beyan etmesi anlamına gelmektedir.”