İSTANBUL (AA) Küratörlüğünü Nazlı Pektaş'ın üstlendiği "Videodaki Manzara" sergisi, Contemporary İstanbul Vakfının Fişekhane'de bulunan sanat alanı Cocoon'da açıldı.
LG OLED'nin teknoloji ortaklığı ile izleyicilerle buluşan sergide, video sanatı ile göç, kimlik, ekoloji, sosyal adalet ve insan hakları konularına dikkati çekiliyor.
Contemporary İstanbul Vakfı misyonları paralelinde, video sanatı aracılığı ile kayda alınan, insanın yaşadığı yerlerle ilişki kurma biçimlerine ve yeryüzü üzerindeki etkisine odaklanan sergide Ali Kazma, Antonio Cosentino, Berat Işık, Delal Eken, Ebru Ceylan, Ergin Çavuşoğlu, Ferhat Özgür ve Hülya Özdemir'in eserleri yer alıyor.
"Videodaki Manzara" başlıklı sergi, 28 Şubat'a kadar görülebilecek.
"Türkiye'de ilk kez video sanatı üzerine böyle bir sergi yapıldı"
Contemporary İstanbul Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dijital sanatlar konusunda Türkiye'de öncü ve söz sahibi bir kurum olmak istediklerini söyledi.
Güreli, Türkiye'de ilk kez video sanatı üzerine böyle bir sergi yapıldığını belirterek, şunları aktardı:
"Videodaki Manzara sergisinin içeriği, dünyadaki ve Türkiye'deki sürdürülebilirlik, ekolojik dengelerin bozulması, doğanın tahribatı konularını içeriyor. Bu yılki dördüncü sergimiz. Pandemi zorluklarına rağmen sergilerimize devam ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda da bu ve benzeri sergilerin daha fazla olacağını düşünüyoruz, hatta sadece İstanbul değil, Anadolu'nun başka şehirlerine de sergileri götürme gereği duyuyoruz."
Sanat ve kültür dünyasına yurt dışı desteği verilecek
Gelecek yıl Contemporary İstanbul Vakfı olarak ülkenin önde gelen çeşitli kurumlarıyla ortaklaşa sergi düzenleyeceklerini aktaran Güreli, şöyle devam etti:
"Sergilerin sadece Contemporary İstanbul Fuarı sırasında değil, seneye de yayılması, İstanbul dışına çıkması konusunu da konuşuyoruz. Hatta iki tanesi ile 'Artist Rezidans' diye sanatçılar için sanat üretim alanları oluşturulması ve devamında da bu sanatçıların eserlerinin yurt dışındaki sergilere gönderilmesini konuşuyoruz. Ben aynı zamanda Hizmet İhracatçıları Birliğinin yönetim kurulu üyesiyim. Birlik olarak da bu yıl Ticaret Bakanlığı içinde Hizmet İhracatı Genel Müdürlüğü kurulmasını başardık. Bu çok kuvvetli bir gelişmedir. Burada da hedefimiz, şu anda çalışması devam ediyor, Ticaret Bakanlığı tarafından sanat ve kültür dünyasına verilecek yurt dışı destekleri. Bunların başında da sanat galerinin yurt dışındaki fuarlara katılımları geliyor. Contemporary İstanbul Vakfı olarak yurt dışında yaptığımız sergilerin desteklenmesi, Türk çağdaş sanatının dünyada çok fazla yayılması, tanınmasını sağlayacak. En büyük eksikliğimiz bu, biz de çalışmalarımızı bu yönde yoğunlaştırıyoruz. Türk galerileri, sanatçıları yurt dışına çıktıkça Türkiye dünyada çok daha güçlü olacak. Uzun dönemde de bu Türkiye'nin ticaretine ve ihracatına yansıyacak. Yani Türk ürünlerinin marka değeri yukarı çekilecek. Bu konuda sanatın çok önemli bir rolü var."
Sergi "ekolojik dönüşüm, başkalaşım ve değişim"i merkezine alıyor
Küratör Nazlı Pektaş ise sergide genel olarak manzaranın bir araç ya da fon olduğuna işaret ederek, "Burada kimlik, dil, göç, insan hakları meselelerine ve çevreye odaklanıyorsunuz. Her bir eser bizi tek tek bu konular arasında gezdiriyor." dedi.
İzleyicilerin sergide yeryüzü üzerine düşüneceklerine dikkati çeken Pektaş, şunları söyledi:
"Gidiş, kalış ve varış ana eksenimiz. Sanatçıların birçoğu bu görüntüleri gittiği yerden ya da bulunduğu yerden topluyor. Oradaki kalma, varma ve gitmeyle ilgileniyor. Bu nokta serginin en önemli özelliklerinden biri. Tabii ki yeryüzündeki ekolojik dönüşüm, başkalaşım ve değişim de bu serginin merkeze aldığı konular arasında. Öte yandan konuşamadığınız dil yüzünden, yaşayamadığınız din yüzünden coğrafyanızı değiştirebiliyorsunuz. Bu meseleler çok önemli ve bu meselelere türlü yollarla bakan manzaralar da sergide."
Nazlı Pektaş, hareketli görüntünün kendi akışında izleyeni meselenin kaynağına doğru yönlendirdiğine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Manzaranın devinim ve değişimi izleyeni içine alır. Her bir manzara kendi politik varlığını videoya salarken, izleyenin bakışını, hareket ve ses eşliğinde içeriye akıtır. Manzara izleyenle girdiği teması sanat tarihi boyunca türlü anlatım biçimleri ile sürdürdü. Tüm canlılığın kendisi olan yeryüzü, videoda tarihinin ve onun manzara üzerindeki yansımalarının yeri olur. Kameranın hareketi, manzaranın kendi devinimi ile çakıştığındaysa sanatçının demirlediği yer, manzara, tarih ve hafızanın kesiştiği yerde, bazen belgesel ile kurmaca arasında salınır, bazen de olan bitenin düpedüz tekrarından ibarettir."