Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, katıldığı adli yıl açılış töreninde şarkıcı Gülşen’in imam hatiplilere yönelik sözleri nedeniyle tutuklanması üzerine yapılan eleştirilere yanıt verdi.
Hâkimlere ve yargı sistemine yönelik eleştirilerin temel bir hak olan ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu ancak iftira edilmemesi, aşağılama ya da gerçeklerin çarpıtılmaması gerektiğini belirten Akarca “Yargısal kararların eleştirilmesi doğaldır. Ancak, eleştirilerin insaf ve vicdan ölçüleri içinde mantıklı ve hukuki olması gerekir. Hatalı bir karar üzerinden tüm yargı sisteminin hedef alınarak yıpratılması doğru değildir” dedi.
“Yargısal kararların eleştirilmesi doğaldır''
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, adli yıl açılışı nedeniyle Yargıtay’ın yeni binasındaki törende konuştu. Güncel konulara da değindiği açıklamasında Akarca, şarkıcı Gülşen’in tutuklanması üzerinden başlayan yargıya yönelik eleştirilere de yanıt verdi. İlke olarak hâkimlere ve yargı sistemine yönelik eleştirilerin temel bir hak olan ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirten Akarca, buna karşın “iftira edilmesi, bir hâkimin kişisel hatasından dolayı diğer hâkimlerin aşağılanması, hâkime yönelik küçültücü ifadeler kullanılması ve gerçeklerin kasıtlı olarak çarpıtılması veya ters yüz edilmesinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez” dedi. “Eleştiri son derece doğal ama…”
Akarca konuşmasına şöyle devam etti: “Yargısal kararların eleştirilmesi doğaldır. Ancak, eleştirilerin insaf ve vicdan ölçüleri içinde mantıklı ve hukuki olması gerekir. Hatalı bir karar üzerinden tüm yargı sisteminin hedef alınarak yıpratılması doğru değildir. Modern hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk ceza muhakemesi sisteminde de hatalı kararların düzeltilmesini sağlayacak birçok mekanizma vardır. Bir adli olay duyulur duyulmaz, henüz deliller dahi toplanmadan yargılama sürecine ilişkin kamuoyu baskısı oluşturmak amacıyla yazılı ve görsel medya ile sosyal medya üzerinden gerçek dışı ve sansasyonel haberler yayılması son derece vahimdir. Hatta suçtur.
“Yetki kamuoyunda olsaydı mahkemelere gerek olmazdı”
Karar vermek hâkimin anayasal görevi olup, kimseye devredilemez. Hakimlere tavsiye ve telkinde bulunulamaz. Karar verme yetkisi kamuoyuna ait olsaydı, mahkemelere gerek kalmazdı. Hüküm kesinleşinceye kadar yargısal haberlere yorum katılmamalıdır. Aksi takdirde, verilen karar ne kadar doğru olursa olsun kamuoyunda yargıya olan güven zedelenmektedir. Bilinçli veya bilinçsiz şekilde kamuoyu oluşturmaya yönelik bu tür faaliyetler karşısında vatandaşlarımızı dikkatli ve uyanık olmaya davet ediyorum.
“Hakim hukuktan sapmamalı”
Yargının da bu konuda alması gereken tedbirler bulunmaktadır. Öncelikle, yargıya ve yargısal kararlara duyulan güven, hâkim ve savcıların her türlü siyasal bağlantıdan kopması, politik güçlerin siyasi çatışmalarından uzak durması ile sağlanabilir. Hakim hiçbir koşulda hukuktan sapmamalıdır. İkinci olarak, basına gerekli ve doğru açıklamalar yapılarak kamuoyunun gecikmeksizin bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Üçüncü ve son olarak, yargının halkın eğitimine önem vermesi de gerekir. Yargı bağımsızlığı konusunda bilinç düzeyi yüksek bir toplum, gerçek dışı veya sansasyonel haberlere karşı daha sorgulayıcı ve dikkatli olacaktır.”
“Yeni Anayasa’ya ihtiyaç var”
Konuşmasının devamında Türkiye’nin yeni bir Anayasa ihtiyacının olduğunu kaydeden Akarca, şunları söyledi: “İki yüzyılı aşkın anayasacılık anlayışının insanlığa öğrettiği gerçeklere sırtımızı dönemeyiz. Kuvvetler ayrılığı ilkesi demokrasinin, insan haklarının ve Anayasanın teminatı olup, yargı organı da dahil olmak üzere devlet organları arasında işlevsel bir denge ve kontrol mekanizmasının varlığını gerektirir. Bu nedenle yargı bağımsızlığı yeni anayasanın en karakteristik özelliği olarak ön plana çıkmalı ve daha teminatlı olması nedeniyle yüksek mahkemelerin yargı yönetimindeki rolleri güçlendirilmelidir. Bu yaklaşım, yüksek mahkemelerin liderlik ve eğitici olma işlevi ile tam bir tutarlılık içindedir. Yeni anayasa hazırlanırken Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısı da gözden geçirilmeli, yasama ve yürütme organlarının etkilerine karşı yargı bağımsızlığını teminat altına alan mekanizmalar ve usuller genişletilerek açıkça düzenlenmelidir. Yargıtay, bu konuda yapılacak çalışmalara gerekli desteği sağlamaya hazırdır”
“Yargı mensupları etkilenmeye çalışılıyor”
Akarca, konuşmasında hukukun temel işlevinin toplumsal barış ve düzeni sağlamak olduğunu, hukuk devleti olmanın ön koşulunun ise yargı bağımsızlığından geçtiğini ifade ederek özetle şunları söyledi: “Siyaset ve bürokrasinin devam eden yargılama süreçlerine ilişkin yorumları, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının zedelenmesine, yargı otoritesinin zayıflamasına, masumiyet ilkesi ile lekelenmeme hakkının ihlaline yol açmaktadır. Yargı bağımsızlığının temelinde yasama ve yürütmeye karşı bağımsız olma fikri yer almakla birlikte, günümüzde bunun dışındaki olgular da öne çıkmaktadır. Hızla gelişen dünyada, ortaya çıkan yeni suç ve dava tiplerine ilişkin kararların önem ve çeşitliliği nedeniyle bu kararlardan etkilenenlerin farklı yöntemlerle kamuoyu oluşturdukları ve bu suretle yargı mensuplarını etkilemeye çalıştıkları görülmektedir.
“FETÖ Türk yargısını karalamaya çalışıyor”
Son yıllarda yargıyı etkileme girişimlerine siyasi niteliği ağır basan uluslararası bir boyut da eklenmiştir. Özellikle, darbecileri ve yandaşlarını çeşitli şekillerde himaye eden bazı yabancı ülkelerin ve bunların uzantılarının devam eden FETÖ yargılamaları nedeniyle Türk yargısını karalamaya yönelik faaliyetleri yoğunluk kazanmıştır. Şu bilinmelidir ki Türk yargısı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasamızın koruduğu temel hak ve özgürlükler konusunda bilinçli, eğitimli ve duyarlıdır. Anayasaya, bağlı olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve kanunlarımıza uygun biçimde yapılan yargılamalar sonucu bağımsız Türk yargısının vermiş olduğu ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararlara göre FETÖ bir terör örgütüdür. Bu nedenle, uluslararası alanda Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteyenlerin öncelikle bu gerçeği kabul etmeleri ve gerekli somut adımları atmaları zorunludur”