"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Hafif yağmur
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
34,3506 %-0.05
36,3557 %0.03
3.103.358 %3.027
2.832,58 -0,38
Ara
İşçi Haber Kültür Sanat Havva Yorgancı'nın kaleminden... Don Miguel Ruiz: Dört Anlaşma

Havva Yorgancı'nın kaleminden... Don Miguel Ruiz: Dört Anlaşma

"Çünkü değişim kendinde başlar. Bunun için önce kendin ile bazı konuları tartışıp karar almalısın, kavga etmeli ve anlaşma yapmalısın. Gerisi kendiliğinden güzelleşecek."

Dört Anlaşma (Toltek Bilgelik Kitabı)

Don Miguel Ruiz

Ötesi Yayıncılık syf: 122 Basım Tarihi: 2023, İlk Yayın Tarihi: 1997

Whatsapp Image 2024 05 20 At 10.21.15

Don Miguel Ruiz 1952 yılında dünyaya gelmiştir. Meksika'nın kırsal bir bölgesinde büyümüştür. Don Miguel tıp fakültesinde okudu ve bir cerrah oldu. Don Miguel Ruiz İspanyolca ve İngilizce bilmektedir; devamlı konferanslar verir ve ABD'de inzivaya çekilir. 2002 yılı Şubat ayında ciddi bir kalp krizi geçirir ve kalbinin sadece %16'sı çalışır duruma gelir. 9 Ekim 2010 yılında bir kalp nakli ameliyatı olur. Yazarın eserleri yeniçağ felsefesine benzemektedir. Mutluluğu elde etmek için Antik Toltek öğretileri üzerinde durmaktadır. 2014 yılında Watkins listesinin 100 En Ruhsal Etkili Yaşayan İnsanlar listesine girmiştir.

Kitap John Lennon'un “Gözler kapalı yaşamak kolaydır. Görebildiğiniz tek şey yanlış yorumlardır” sözüyle başlıyor. Yaşadığımız yüzyıla eleştirel bir gözle baktığımız zaman bu sözün ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. İnsanların gerçeklere gözlerini kapatıp, toplumda kendisine üç beş kişiyi inandırmış, söylediği şeylerin altı boş olan ‘bazılarının’ yanlış yorumlarına nasıl kulak kabarttıklarını görebiliriz. Bu kitap da bize ‘bazılarını’ değil, kendimizi dinlememiz gerektiğini söylüyor. Her çocuk toplumsal rüyaya ortak edilmek için yetiştirilir. Kitapta “çocuklar kedi, köpek ve diğer hayvanların ehlileştirildiği gibi aynı yolla ehlileştirilir” diyor. Çevremize baktığımız zaman çocukların ödül ceza mantığıyla yetiştirildiğini görüyoruz. Yalnızca alacağı ödüle koşullanıyor ve sorgulamıyor. Ödül almak için çabalayan yalnızca çocuklar değil. Yetişkinler de yalnızca maaş alabilmek için, maaş gününü düşünerek işlerine gidip geliyorlar. Sürece değil de sonuca odaklandıkları işlerini zevk alarak yapmıyorlar ve mümkün olduğunca az şey yaparak ödüle yani maaşlarına kavuşmak istiyorlar. Zevk almadıkları bu süreçte de etraflarında bulunan insanları kırarak, dedikodu yaparak içlerindeki zehri boşaltmaya çalışıyorlar. Bu durum bizi birinci anlaşmaya götürüyor.

Anlaşma 1: Sözünüzü Kusursuz Kullanın Bu ilk anlaşma, insanlara sözlerini seçerken dikkatli olmalarını, söyledikleri şeyin doğru, iyi ve faydalı olmasına özen göstermeleri gerektiğini öğütler. Don Miguel Ruiz, insanların sözlerinin güçlü bir etkisi olduğunu ve bu sözler aracılığıyla kendi yaşamlarını ve ilişkilerini nasıl şekillendirebileceklerini açıklar. Bu prensip, dürüstlüğün ve bütünlüğün değerini vurgular. Kullandığın sözcükleri özenle seç. Bence en güçlü anlaşma bu. Önce söze dikkat etmek gerekiyor. Sizin fikirleriniz, sizin sözleriniz, bunu kavradığınızda yavaş yavaş hem kendinizin hem de etrafınızın değiştiğini fark edeceksiniz. Çünkü kişilerle ilişkilerde söz ile derinden farklılaşma olacaktır. Kendinize ne kadar olumlu sözcük kullanırsanız size acı veren olaylarla başa çıkmanız daha kolay olacaktır. “Söz sadece bir ses ya da yazı sembolü değildir. Söz bir güçtür; kendinizi ifade etme ve iletişim kurma gücüdür. İki yanı keskin kılıç gibi, sözünüz en güzel rüyayı yaratabilir, etrafınızdaki her şeyi de yok edebilir.” Bu cümleler süreçten zevk almayan insanların etrafına yaydıkları zehri özetliyor. Aynı zamanda bu insanlar kendilerinden bulunan zehri dedikoduyLa farklı insanlara bulaştırırlar. Kitapta “ Dedikodu, kara büyünün en kötü halidir. Çünkü saf zehirdir.” diyor. Aynı zamanda birinci anlaşmayı kavradığımızda yaşamımızda olabilecek tüm değişimleri görmeye başlayacağımızdan bahsediliyor. Bu değişimler öncelikle kendimizle olan ilişkilerde belli olur daha sonra diğer insanlarla olan ilişkilerimizi etkiler. Bu aslında günümüzde insanlığın düştüğü hataların kısa bir özeti gibi.
 

Anlaşma 2: Hiçbir Şeyi Kişisel Almayın İkinci anlaşma, insanların başkalarının sözlerini ve davranışlarını kişisel olarak almamaları gerektiğini önerir. Çoğu zaman, insanlar dünyada karşılaştıkları şeyleri kendilerine yönlendirme eğilimindedirler, ancak bu anlaşma insanları bu tür düşüncelerden uzaklaştırır. Bu, kişinin kendi değerini ve özsaygısını korumasına yardımcı olur. Hiçbir şeyi kişisel algılamayın. Toplum ne yaparlarsa, ne söylerse, ne düşünürse düşünsün kişisel algılamayın. Sizin ne kadar harika biri olduğunuzu söyleseler bile, bunu sizin yüzünüzden söylemiyorlar. Sizin nasıl harika biri olduğunuzu kendiniz bilmelisiniz. Her şeyde olduğu gibi önce kendiniz anlamalısınız. Kendinizin farkına varın. Eğer kişisel algılamazsanız inanılmaz bir özgürlüğe kavuşursunuz.
 

Anlaşma 3: Varsayımlar Yapmayın Üçüncü anlaşma, insanların varsayımlar yapmak yerine sorular sormalarını teşvik eder. Varsayımlar genellikle yanıltıcıdır ve insanları yanlış anlamalara ve gereksiz sorunlara sürükleyebilir. Bu anlaşma, iletişimi daha açık ve net hale getirme konusunda yardımcı olur. Bu anlaşma hayatımızda yerini alırsa her şey daha da güzelleşecek ve güzelliğe doğru dönüşmeye başlayacaktır.
 

Anlaşma 4: Her Zaman En İyisini Yapın Dördüncü anlaşma, insanların her zaman en iyisini yapmaya çalışmalarını önerir. Bu, kişinin kendisine karşı nazik olmasını ve her gün en iyi şekilde çaba sarf etmesini teşvik eder. Aynı zamanda kişinin kendi benliğini kabul etmesinin önemini vurgular. Daima yapabildiğinin en iyisini yap. Her ne yaparsanız yapın elinizden gelenin en iyisini yapmaya bakın. Bu hangi iş olursa olsun, hangi meslek olursa olsun. En iyisini yapmak içinde kararlarınızı iyice düşündükten sonra verin. Çok yapmak mükemmel yapmak değil en iyisini yapmak önemli olan, imkânlar dâhilinde yapılabilecek olanın en iyisini yapmak. Bunu unutmamak gerek. Bazen geçmişi bırakmak anda kalmak, anı değerlendirmek gerekir. Bunu kabullenmek istemesen de yaparsan eğer kendini özgür bırakmış olursun. Bulunduğun anı en iyi şekilde değerlendirmiş olursun. O zaman ne diyelim bugün evet, yeni bir rüyanın başlangıcı olsun. “Affetmek, iyileşmenin tek yoludur. Affetmeyi seçmek kendimize şefkat duymak demektir. İçimizde birikmiş tepki ve kızgınlıklara ‘yeter!’ bana kötülük yapan yargıcın işine son veriyorum. Artık kendimi cezalandırmaya ve incitmeye son veriyorum. Artık kendimin kurbanı olmayacağım.” demeyi öğrenmek zorundayız. Çünkü değişim kendinde başlar. Bunun için önce kendin ile bazı konuları tartışıp karar almalısın, kavga etmeli ve anlaşma yapmalısın. Gerisi kendiliğinden güzelleşecek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *