Filmin başrollerini Deniz Celiloğlu, Musab Ekici ve Merve Dizdar paylaşıyor. Dünya prömiyerini 76. Cannes Film Festivali’nde yapan film, Merve Dizdar’a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırmıştı. Nuri Bilge Ceylan’ın olgunluk dönemi olarak değerlendirilen film, doğuya zorunlu görev için giden bir öğretmeni konu alıyor.
Filmle ilgili benim yorumuma ve düşüncelerime gelecek olursak -buradan sonrası spoiler içerir- açıkçası ben çok beğendim. Film 3 saat 17 dakika sürüyor bu yüzden filme giderken çok sıkılacağıma dair önyargılarım vardı ancak film fazladan 3 saat daha sürse izlerdim. O kadar hayatımızdan, o kadar gerçekçi anlar ve diyaloglar vardı ki insan filmin akışına kapılıp gidiyor. Her ne kadar film doğudaki hayatı, birçoğumuzun aşina olmadığı yaşamları anlatsa da her insan kendinden bir parça bulabilir.
Zorunlu görev için doğuda bulunan resim öğretmeni Samet, aslında film boyunca kendi hayatının anlamını ve amacını arıyor. Tanıştığı her insanda kendisinden bir parça bulmaya çalışıyor. Tıpkı hepimizin yaptığı gibi. Filmin ilk kısmında bunun farkında olmayan ve sadece bulunduğu yerden kaçıp kurtulmak isteyen Samet, filmin ikinci kısmında bir kırılma yaşıyor ve kendini sorgulamaya başlıyor. Bu anlamda ikinci kısımdaki monologları çok beğendiğimi belirtmeliyim.
Özellikle Samet’le Nuray’ın yemek sahnesini soluksuz izledim. Samet olaylara daha bireyci bir bakış açısıyla bakarken Nuray ise olaylara toplumcu bir açıyla bakıyor. Bu sahnede ikisinin de kendisine göre haklı yönlerini görüyoruz. Bence üzerine fazlasıyla düşünülmüş bir sahne, herhangi bir taraf tutmadan iki taraf da detaylıca analiz edilmiş. Tartışmanın sonunda herhangi bir taraf galip gelmiyor.
Samet’in içinde bulunduğu hayattan memnun olmaması fakat değiştirmek için hiçbir icraatte bulunmaması hiçbir zaman mutlu olamayacağını ve kendi gerçeğini bulamayacağını hissettiriyor. Yani Samet de tıpkı kuru otlar gibi yeşeremeden kuruyor.
Filmde Nuray'ın söylediği “umut etmenin yorgunluğu” cümlesi beni fazlasıyla düşündürdü. İnsan cidden umut etmekten yorulabilir mi? Peki umut etmezsek yaşamaya nasıl devam ederiz? Bu soruların cevabını film boyunca Samet'le beraber aradım ancak henüz bir cevap bulamadım.
Filmdeki bir diğer vurucu sahne ise Samet’in okuldan ayrılacağı son gün kendisine iftira atan Sevim’den çaresizce bir özür beklediği sahneydi. Sevim’in sanki her şeyden habersiz, hiçbir şey yaşanmamış gibi mutlu hali cidden şaşırtıcıydı.
Filmdeki oyunculuklara gelecek olursak genel olarak bütün oyuncular çok başarılı olmakla beraber Deniz Celiloğlu kesinlikle döktürmüş. En küçük hissi dahi seyirciye geçirmeyi başarıyor. Merve Dizdar ise tanıdığımız, bildiğimiz bir oyunculuk sergiliyor. Kendisinin oyunculuğunu hep çok başarılı bulsam da Cannes Film Festivali’nden “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü bu filmle alması beni şaşırttı. Filmde başrolden çok yan rolde gibiydi hatta filmin ilk kısmında çok az sahnesi vardı. Ancak Nuray karakteri o kadar az sahneyle bile çok akılda kalıcı ve etkileyici bir karakterdi. Ve Merve Dizdar bu rolün altından kolaylıkla kalkmış. Sevim karakterini oynayan Ece Bağcı’yı ise önümüzde senelerde ekranlarda fazlasıyla göreceğimizden ve adını fazlasıyla duyacağımızdan eminim. Çok iyi bir oyunculuktu.
Filmde bulunan fotoğraflara ise bayıldım. İlgilenenler için fotoğraflar şu anda İstanbul Modern’de sergileniyor. Dileyenler filmden sonra gidip sergiyi ziyaret edebilir.
Kısaca özetlemem gerekirse art arda sıkılmadan izlenebilecek süper bir filme daha imza atmış Nuri Bilge Ceylan. En kısa zamanda gidip izlemenizi tavsiye ederim.