“Dünyada hiçbir deli, ben deliyim diyecek kadar deli değildir,”
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
Aziz Nesin
Nesin Yayınevi syf: 343, İlk Yayın Tarihi: 1980, Basım Tarihi: 2008, Okunma sayısı: 13 bin
Mehmet Nusret Nesin, 20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesinde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesini bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulundan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951de bir kitapçı dükkânı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1972de Çatalcada kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfını kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığını çıkardı. 1979da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı. 6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi.
Türk edebiyatında bürokrasi alanında bu kadar eleştirel, bu kadar yergi dolu bir roman var mıdır? Kanımca yoktur. Sadece edebiyat değil, sinema ve tiyatroyu da dâhil edelim. Levent Kırca dışında bu kadar eleştirmeyi başarabilen olmamıştır. Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ilk önce radyo oyunu olarak yazılmıştır. Bu radyo oyunundan kazandığı üstün başarıdan sonra sahne oyunu haline getirmiştir. Ardından televizyon senaryosunu yazdıktan sonra okurların taleplerinden dolayı roman halini almıştır. Bu romanda Yaşar Yaşamaz kendi öyküsünü Aziz Nesin'in nasıl yazdığını anlatıyor. Romanı yazarken sosyalist bir yaklaşımla trajikomik bir hikâyeyi kaleme almış. Kaleme alırken anlattığı bu hikâyeyi sade bir üslup, akıcı bir dil kullanarak hikâyeyi kopmadan okumayı ustalıkla başarmış. Romanı okurken kimi zaman gülüyor kimi zamanda Yaşar'ın olduğu durumdan olayı üzülmek kaçınılmaz oluyor. Bazen de fark etmeden siz de bir Yaşar Yaşamaz oluyorsunuz. Yaşar’ın küçüklüğünden beri hayat yaşamak kavramını benliğinde hissetmesine izin vermemiş. Doğup büyüyüp bir gün babasıyla birlikte devlet okuluna kaydı yapmaya gittiğinde kimliği olmadığı için okula kaydını gerçekleştiremez. Nüfus kâğıdı çıkarmak için nüfus memuruna gittiklerinde ise Yaşar'ın 1915'te Çanakkale Savaşı'nda şehit düştüğü kayıtlarda yazılıdır. Bunun ne kadar imkânsız olduğuna dair babası nüfus memurunu ikna edip dilini yorsa da kayıt defterinde şehit düşmüş olarak gözüktüğünden Yaşar'a nüfus kâğıdı çıkaramazlar. Yaşar'ın hayatı bu nüfus kâğıdına bağlı olduğu ise yaşamının belirli dönemlerinde açığa çıkar. Sevdiği kız olan Ayşe'yle birlikte hayat kurma çabası da onu her zaman bir yerden bir yere sürüklemeye devam eder. Başından geçen bu olayları hapishanedeki koğuş arkadaşlarına anlatmaya başlar. Hapishaneye nasıl girdiği ise arkadaşları tarafından her zaman merak konusu olur. Yaşadığı halde yaşamıyor olurken yaşamadığı halde de yaşıyor olan Yaşar'ın ağzından;
''Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyorum ama, şimdi biliyorum artık. Nasıl hepimizde biraz Don Kişot'luk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamaz'lık varmış... Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?