27 Mayıs 1960’ta askeri darbeyle görevden uzaklaştırılan Başbakan Adnan Menderes o gün İmralı Adası’nda idam edildi. Ondan iki gün önce de Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmişti. Menderes’in idamından 6 yıl sonra, 1 Haziran 1967’de Hürriyet’in birinci sayfası tek bir habere ayrılmıştı. Cüneyt Arcayürek imzalı tam sayfa haberin en üstünde “Tarihi bir vesikayı açıklıyoruz” yazıyordu.
Manşetin başlığı ise şöyleydi: “Menderes’in vasiyetnamesi.”
Haberde şöyle bir not vardı:
“Bu vasiyetname, 24 saat içinde herhangi bir gazete tarafından iktibas edilemez ve yayınlanamaz.”
1 HAZİRAN 1967
Habere göre Adnan Menderes, idam edildiği günün sabahında, saat 07.30’da büyük oğlu Yüksel Menderes’e hitaben bir not yazmıştı. Notun tam metni şöyleydi.
VATANINA HİZMETTEN VAZGEÇME
17 Eylül 1961, saat 7-7.30 Oğlum Yüksel’e
Allahımdan sözlerimin sana ulaşmasını niyaz eyliyorum:
Sureti katiyede etrafına inanmayacaksın.
2 HAZİRAN 1967
Bankadan para alınmasına asla tavassut etmeyeceksin.
Beşeri zaafların dışında benim suçlu olduğuma katiyen inanmayınız.
Cesaretinizi hiçbir surette kaybetmeyiniz.
İnandığın şeyi, tahakkuk ettiremiyorsan biran için mevkiinden ayrıl.
Bütün bu olanlardan sonra da, beni mefkûrem (idealim) olan millete ve vatanına varlığınla hizmet etmekten fariğ (vazgeçme) olma.
Ruhumla daima sizin yanınızda olacağım. Sizi şefkatle anıyorum.
Ben hakkımı helal ediyorum. Siz de hakkınızı bir kere daha helal edin.
Arcayürek’in evinde ziyaret ettiği Yüksel Menderes şunları söylüyordu:
“Bugün Hürriyet gazetesinde benim de gördüğüm vasiyetname metni, filhakika bundan 5-6 ay kadar evvel, o günlerde vazife almış vefakar ve kadirşinas bir ilgili tarafından Erzurum Milletvekili Turhan Bilgin ile birlikte hazır olduğumuz bir yerde bana tevdi edilmiştir. Bu ifade, merhum pederimin, tabiatıyla gayet iyi bildiğim üslubudur.”
Yüksel Menderes bu sözlerinin ardından cebinden bir kağıt çıkardı ve gazetedeki metinle karşılaştırdı.
Tebessüm edip, “Bir yerini atlamışsınız, alamamışsınız” dedikten sonra eksik maddeyi şöyle okudu:
“Bütün bu olanlardan sonra da, beni mefkûrem (idealim) olan millete ve vatanına varlığınla hizmet etmekten fariğ (vazgeçme) olma. Kendini körü körüne tehlikeye düşürerek değil.”
1990’da Menderes’in naaşı İmralı’da çıkarılırken küçük oğlu Aydın Menderes.
‘BU İFADE BABAMIN ÜSLUBU’
BU haberin ertesi günü Hürriyet’in manşetinde bu kez Yüksel Menderes’in sözleri vardı.
Arcayürek’in evinde ziyaret ettiği Yüksel Menderes şunları söylüyordu:
“Bugün Hürriyet gazetesinde benim de gördüğüm vasiyetname metni, filhakika bundan 5-6 ay kadar evvel, o günlerde vazife almış vefakar ve kadirşinas bir ilgili tarafından Erzurum Milletvekili Turhan Bilgin ile birlikte hazır olduğumuz bir yerde bana tevdi edilmiştir. Bu ifade, merhum pederimin, tabiatıyla gayet iyi bildiğim üslubudur.”
Yüksel Menderes bu sözlerinin ardından cebinden bir kağıt çıkardı ve gazetedeki metinle karşılaştırdı.
Tebessüm edip, “Bir yerini atlamışsınız, alamamışsınız” dedikten sonra eksik maddeyi şöyle okudu:
“Bütün bu olanlardan sonra da, beni mefkûrem (idealim) olan millete ve vatanına varlığınla hizmet etmekten fariğ (vazgeçme) olma. Kendini körü körüne tehlikeye düşürerek değil.”
Yüksel Menderes’e vasiyetin verildiği gün orada bulunan Milletvekili Turan Bilgin de Hürriyet’e, “Yüksel Menderes’in beyanları tamamen doğrudur” açıklamasını yaptı.
12 HAZİRAN 1967
VASİYETİ KULAĞIMA FISILDADI
10 gün sonra Menderes’in vasiyetiyle ilgili başka bir haber Hürriyet’in manşetindeydi.
Yassıada’da Yüzbaşı rütbesiyle görev yapan Kazım Çakır, “Adnan Menderes vasiyetnamesini bana yazdırdı” diyordu.
Çakır, Menderes’in idam edildiği gün kendisine eski Başbakanı hazırlaması talimatı verildi.
Hazırlanırken nereye götürüleceğini soran Menderes’e, Çakır “Sizi Gümüşsuyu Hastanesi’ne, tedaviniz daha iyi yapılsın diye nakledecekler” yanıtını verdi.
Gerçekte ise idama götürülüyordu. Çakır o sabahı şöyle anlattı:
“(Menderes) Yazar mısınız acaba, bir şey yazdırmak istiyorum Oğlum Yüksel’e münasip bir zamanda verirsiniz’ dedi. ‘Siz yazın’ dedim. Aldığı hapların tesiriyle elleri titriyordu. Bunun üzerine kalemi, kağıdı aldım ve söyledi. İşitilmemesi için kısık sesle ve kulağıma kelimeleri teker teker söyleyerek yazdırdığı vasiyetnameyi avucumda buruşturup cebime koyduktan ve yıllarca sakladıktan sonra nihayet 17 Aralık 1966 günü sabah saat 10’u 10 geçe Yüksel Menderes’e verdim.”
BİNLERCE KİŞİ ONLARI UĞURLADI
27 Mayıs darbesinin ardından idam edilen Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın cenazeleri İmralı’ya defnedildi.
32 YIL ÖNCE ANITMEZAR’DA DEVLET TÖRENİ
Daha sonraki uzun yıllar boyunca, darbe dönemi idam edilen bu üç ismin itibarlarının iadesi siyasette hep tartışma konusu oldu. CHP-MSP iktidarı döneminde Bülent Ecevit ile Necmettin Erbakan anlaşarak naaşların ailelere verilmesi kararını aldı.
Ancak aileler devlet töreni yapılmadan naaşları almayı kabul etmedi.
Üç ismin cenazelerinin devlet töreniyle defnedilmesi için Türkiye’nin 1990 yılını beklemesi gerekti.
Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı, Yıldırım Akbulut’un Başbakan olduğu dönemde bir anıt mezar inşa edildi.
16 Eylül 1990 günü, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın aileleri Truva feribotuyla İmralı Adası’na gitti.
Mezarların açılışına hükümet adına Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ile Başbakanlık Müsteşarı Çakmakoğlu refakat etti.
Sabah saat 08.40’ta çalışmaya başlayan işçiler, saat 12.00’de Adnan Menderes’in naaşını belirledi. Adli tıp yetkilileri ve yakınları, sol çenesindeki altın dişinden Menderes’in naaşını teşhis etti.
Daha sonra Zorlu ve Polatkan’ın naaşları mezardan çıkarıldı.
Ertesi gün, 18 Eylül’de Truva feribotu, cenazelerle birlikte İmralı’dan ayrıldı.
Feribot saat 11.30’da Sarayburnu’ndaki rıhtıma yanaştı. Önce Menderes’i taşıyan araç indi. Limandaki gemiler naaşları düdük çalarak selamladı.
Murat Paşa Camisi’ndeki cenaze namazının ardından Devlet Töreni için hazırlanan kortej yerini aldı.
18 EYLÜL 1990
Ve binlerce kişi, cenazelerin ardından anıt mezara kadar yürüdü. Törene Yassıada’da bulunan ve hayatta olan 154 DP’liden 78’i de katıldı. Türkiye’nin tüm illerinden getirilen topraklar mezara konuldu.
Anıt mezardaki devlet töreniyle Menderes, Zorlu ve Polatkan ikinci kez toprağa verildi.
Bu kez onları binlerce kişi uğurladı.
17 EYLÜL 1990