"Haberin İşçisi, İşçi Haber."
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
34,4851 %0.06
36,3717 %0.04
3.349.082 %2.172
2.958,29 0,79
Ara
İşçi Haber Gündem Şehit Mahir Ayabak’ın ablasından o geceye dair bütün detaylar: Bunu hiç dile getirmezdim fakat…

Şehit Mahir Ayabak’ın ablasından o geceye dair bütün detaylar: Bunu hiç dile getirmezdim fakat…

15 Temmuz 2016 yılında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından kalkışılan hain darbe girişimi vatandaşlarımızın kahramanlığı ile bertaraf edilirken o gece 252 şehit verdik. 15 Temmuz gecesi canını korkmadan vatan için feda eden isimlerden biri de 16 yaşındaki Mahir Ayabak oldu. Gelin bir de Şehit Mahir Ayabak’ı ablası Gülbeyaz Ayabak’tan dinleyelim…

O gece darbe kalkışmasını duyar duymaz Atatürk Havalimanı’na giden ve burada hain FETÖ’cülerin kurşunuyla şehadete eren Mahir Ayabak henüz 16 yaşındaydı. Ayabak’ın ablası Gülbeyaz Ayabak o gece yaşananlara dair önemli açıklamalarda bulunarak “Mahir'imin hayatını aldılar asker görünümlü teröristler! Beraberinde bizim de hayatımızı, gençliğimizi onunla birlikte toprağa gömdüler. “ dedi.

“EVE UĞRARSA ANNEMİN BIRAKMAYACAĞINI BİLDİĞİ İÇİN EŞYALARINI ARKADAŞINA BIRAKTI”

İlk darbeyi öğrendiğinde daha 18 yaşında olduğunu ve darbenin ne demek dahi olduğunu bilmediğini aktaran Gülbeyaz Ayabak, “Darbe sözünü hep büyüklerimden duyduğum için kötü bir şey olduğunu biliyordum sadece” ifadesinde bulunarak, darbe kalkışmasının ilk saatlerinde neler yaşadıklarını şu sözler ile açıkladı:

“Olay günü evdeydim. TV’de köprülerin kapatıldığını gördüm ve direkt annemi aradım, bir tek Mahir dışarıdaydı. Ortalık bu kadar karışık olmasına rağmen acaba eve gelebilecek mi düşüncesi oluştu. Direkt Mahir'i aradım TV’ye bakmasını, işten hemen eve gelmesini söyledim. O gün kardeşim işe gitmişti. İlk defa gece saatlerine kadar kalmıştı. O gün adeta evdeki herkesle vedalaşır gibi sarılmıştı. Akşam saatlerinde olayı duyduğunda eve uğrarsa annemin bırakmayacağını bildiği için eşyalarını arkadaşına bıraktı. Yürüyerek havalimanına doğru gitti. Bize de işten çıkamadığını, çevirmelerin olduğunu, geri işyerine döneceklerini, gerekirse iş yerinde kalacağını söylemişti. Meğer biz kardeşimi beklerken Mahir havalimanına gitmişti bile.”

“İNANAMADIM, MAHİR İŞTE SANDIM AMA BANA KIRILMIŞ TELEFONUNU VERDİLER”

“Gece saatleri kardeşimi sık sık arıyorduk. Biz de dışarı çıktık ama babam il dışında, Mahir ise iş yerinde olduğu için 'Mahir birazdan gelecek hep birlikte çıkalım' diyerek eve dönüp Mahir’i bekledik. Bir süre sonra Mahir’e ulaşamadık. İnsan kötü düşünmek istemiyor. Şarjı bitmiştir belki diyerek yine aramaya başladık ve bu defa çevresindekilere ulaşmaya çalıştık. O sıra arkadaşından birisi kendi cep telefonuyla bizi aradı. Mahir'in hastanede olduğu haberini aldığını ve kendisinin de hastaneye gittiğini söyledi. 'Ne oldu iş yerindeydi Mahir' dediğimde ise 'Haberim yok, 20 dakikaya hastaneye ulaşıp haber vereceğim' dedi. Böyle bir karışıklıkla, böyle bir haberle 20 dakika çok uzun bir süre geldi. Anneme 'Kalkalım, hastaneye gidelim. Kötü haber tez yayılır, belki kardeşim değildir. Biz gidip bakalım yoksa içimiz rahat bir şekilde dönelim' dedim. Yollar kapalıydı ve taksiler almıyordu. Bir şekilde taksi bizi aldı. Yolda annem adak diledi. 'İnşallah oğlum değildir' diyerek. Hastaneye gittiğimde arkadaşları acilin önündeydi. İnanamadım ve işte sandım. Bana telefonunu verdiler. Telefonunun cam kısmı kırılmıştı. 'Ne oldu?' dedim ayağından vurulduğunu söylediler. 'Emin misiniz, Mahir mi?' dedim 'Evet' dediler. 'Peki ayağı kanadı mı?' dedim. Aslında çok saçma bir soru ama yüreğim kabul etmedi acı çekmesine. 'Evet' dediklerinde ise sinir krizi geçirdim. 16 yaşındaki küçük bedeni o kurşun acısına nasıl dayansın diyerek.”

“BİZ NASIL BİR KIYAMETİN İÇİNDEYİZ DEDİM KENDİME”

“O an sakinleştirici verirlerken istemedim, 'Kardeşim ameliyattayken ben burada uyuyamam' deyip dışarı çıktım. Bize bir süre yaralı dediler. Gece saatlerinde F-16'lar üzerimizden geçmeye başladı ve hastanede beklerken arkamı döndüğümde yaralılar akın akın hastaneye gelmeye başlamıştı. 'Biz nasıl bir kıyametin içindeyiz' dedim kendime. Hastanede beklerken sabaha karşı kardeşimin şehit olduğu haberi verilmiş ama bize söylemeden eve getirdiler bizi. Eve girdim ev kalabalık… 'Neden geldiniz, ne oldu?' diyorum. 'Mahir hastanede yaralıların içerisinde yok, başka hastanededir bekleyelim' dedim. Kalabalığı görünce Mahir'in şehit olduğunu kabullenemedim. Sonrasında bana hastanede sakinleştirici verildi. Gece hastanede sabahladığımdan eve geldiğimde iğnenin etkisiyle uyudum. Uyandığımda kardeşimin şehit olduğunu kapıya naaşı geldiğinde öğrendim. Kabullenemedim, dünyam başıma yıkıldı…”

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü şehidimiz Mahir Ayabak’ın ablası Gülbeyaz Ayabak ile gerçekleştirdiğimiz röportajın devamı ise şöyle:

“HAKSIZLIKTA ASLA SESSİZ KALMAYAN BİRİYDİ”

Kardeşinizi nasıl tanımlarsınız, nasıl bir kişiliğe sahipti?

Şehit olduğunda 16 yaşındaydı. Doğum gününe 1 ay vardı 17 olması için. Kişilik olarak özgüveni yüksek, cesur biriydi. Haksızlığa asla gelemezdi. Gerek kendi açısından gerek çevresine karşı herhangi bir haksızlıkta sessiz asla kalmayan biriydi. Hatta ben bu yüzden başkaları için canına bir şey olur diye endişelendiğim çok oluyordu. Ta ki yine ülke için yapılan haksızlıkta sessiz kalmadığı gibi, korktuğum başıma geldi…

Kardeşiniz ile geçirdiğiniz aklınıza geldiğinde tebessüm ettiğiniz anınızı bizlerle paylaşır mısınız?

Ani ölüm haberi almak çok zordur. Bunu kabullenmek ve yaşamaya çalışmak… Kardeşimin yokluğunu öğrenmem bende büyük travmalar yaşattı. Yaşadığımız birçok olayı hatırlamıyorum ama benim unutamadığım bir anım var. Ben üniversite 1. sınıfa gidiyordum ve kardeşim okul çıkışı beni almaya geldi, o gün çok yağmur yağıyordu. Şemsiye altında beraber yürürken bir an ayakkabısının ipi çözüldü. Şemsiyeyi tutmamı istemişti. Bende ayakkabı bağını düğümleyene kadar şemsiyeyi bir tek onun üzerine tutmuştum. Bağcıklarını düğümledikten sonra kalktığında 'Ben senin için getirdim, bana neden tutuyorsun' demişti ve geri şemsiyeyi almıştı. Şemsiyenin altında beraber eve gitmiştik. Aradan haftalar geçti. Bir gün durup dururken oturduğumuzda benim şemsiyeyi kendime değil de onun üzerine tuttuğumu ve bunu büyük bir merhamet olarak gördüğünü söylemişti. Bunu bir iyilik olarak görmüştü. Oysaki benim unuttuğum bir olaydı. Bir abla içgüdüsüyle yapmam gereken görevlerden biriydi sonuçta. Küçücük bir hareketi bile kendinde büyük bir iyilik görebilecek kadar mert ve merhametliydi.

“BERABERİNDE BİZİMDE HAYATIMIZI, GENÇLİĞİMİZİ ONUNLA BİRLİKTE TOPRAĞA GÖMDÜLER”

Kardeşiniz şu an karşınızda olsa ona ne söylemek isterdiniz?

Bunu hiç dile getirmezdim fakat 'Neden biz geride kalanları düşünmedin?' derim. İlk sorum ‘Neden?’ sorusu olurdu galiba. Neden sorusunda çok fazla soru gizli… Bazen kendim bile sorduğum soruların kendi kendime cevabını bulamıyorum.

15 Temmuz gününü hatırladığınızda neler hissediyorsunuz? Sonrasında hayatınızda nasıl değişimler oldu?

15 Temmuz benim için büyük bir travma…

Evet gurur, bir kahramanlık destanı. Ama benim acım hepsinin üstünü örtüyor. Acım çok fazla. Psikolojik tedavi gördüm. Ağır depresyonun içerisindeydim yıllarca. Bu kritik bir duruma gelmişti benim için. Artık geride kalanlar için toparlanmaya çalışmanın vakti geldi dedim benim için. 4 duvar arasına kapattığım kendimi sırf ailem için dışarı atmaya çalıştım onlarda mutlu olsunlar benim bu durumuma diye. Mahir’imin hayatını aldılar asker görünümlü teröristler! Beraberinde bizim de hayatımızı gençliğimizi onunla birlikte toprağa gömdüler. Mahir'den sonra 8 yıl geçti ama hala Mahir’in beni en son gördüğü gibiyim beni bildiği gibi değişen bir şey olmadı. Gençliğimin baharında en büyük sınavla baş başa kaldım. İnsanın acısı sevdiği kadardır derler ya benim sevgim o kadar büyüktü ki diğer yarıma. Hayatım onun yokluğu ile altüst oldu.

O gece kardeşinize karşı ya da kendiniz için şunu yapsaydım dediğiniz bir an var mı?

Keşke kardeşim gelseydi ve onu eve kilitleseydim. Kendim dışarı çıkardım ve onun için, bu vatan için kendi canımı feda ederdim. Ama yeter ki kardeşime bir şey olmasaydı. Çünkü onsuz ben yaşayan bir ölüyüm…

Darbeye kurgu ve tiyatro diyenler hakkında ne demek istersiniz, düşünceleriniz neler?

Darbeye kurgu ve tiyatro diyenler o gün de bankamatik önünde sıraya giren insanlardır. Ülkenin birliği beraberliğine hassasiyeti olmayan kendi çıkarları çatısı altında zihniyetleri kirli devlet düşmanı insanlardır. Gerçekleri göremeyecek kadar aciz insanlar. Zihniyeti kirli olan kalıplaşmış dar düşünceden çıkamayan insandır.

Darbecilerin gereken cezayı aldığını düşünüyor musunuz?

Ben Türk adaletine güveniyorum. Mahkemeleri birebir takip ettim, hainlerle aynı ortamı soludum. Pişkinlikleriyle pişman olmadıkları açık açık mahkeme huzurunda belliydi. Gereken cezaları aldıklarını düşünüyorum. Umarım böylelikle bir ömür dört duvar arasında kalacaklardır. Yaşadığım müddetçe de takibinde olacağım.

Milletimiz sizce hem darbeye hem de şehitlerimize karşı bilinçliler mi?

Zaman geçtikçe 15 Temmuz unutuluyor. Fakat unutmamak, unutturmamak için hep hatırlayacağız. Gelecek nesillerimize aktarmak için de mücadele etmeye devam edeceğiz. Halkımız şehitliğin kıymetli bir mertebe olduğunun bilincinde. Darbeye karşı bilinçli olmasalardı hainler geri püskürtülemezdi. Bilinçli milletimiz sayesinde hainlerin planı suya düştü.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *