Bu talepler arasında en önemlisi kadro talebiydi ve işçiler farklı pankartlarla bu talebi ifade ettiler. Pankartlarında "Norm kadro istiyoruz", "Gerçek kadro hakkımız" veya "Taşerona hayır" gibi farklı ifadeler olsa da, işçilerin asıl amaçladığı şey aynıydı: Kadro istiyorlardı. Peki, bu işçiler taşerona bağlı çalışıyor muydu? Zaten kadroya geçirilmemişler miydi? Gerçek ya da norm kadro derken ne anlatmak istiyorlardı?
2018 yılında işçiler, 696 sayılı KHK ile taşeron firmalara bağlı çalışırken kadroya geçirildi. Ancak bu kadro geçişi, işçilerin umduklarını alamadığı bir süreci beraberinde getirdi. İşçiler, kadroya geçtikten sonra Yüksek Hakem Kurulu tarafından belirlenen yüzde 4'lük zamla sınırlı kaldılar ve ücretlerinde önemli ölçüde azalma oldu. Sözde kadrolu olan işçilerin ücretleri, bu süreçte asgari ücret seviyesine kadar düştü. YHK tarafından bağlanan iki senelik toplu sözleşmenin sona ermesiyle birlikte, işçiler çalıştıkları belediyelerin iştirak şirketlerinin insafına terk edildi. Bu duruma karşı örgütlenen ve sendikalı olan işçiler, belediyelerde eylem ve grevlerle ilk sözleşmelerini yapma mücadelesi verdiler. İşçiler, o gün de benzer pankartlar taşıyarak mikrofona kadro taleplerini dile getirdi. Taşeronda çalışmanın daha iyi bir gelir sağladığını, kadrodan umduklarını alamadıklarını, eşit işe eşit ücret ve gerçek kadro istediklerini ifade ettiler. Bu nedenle, kadro talebi 2018'den beri güncel ve hemen her işçinin bildiği ortak bir talep haline geldi.
Genel-İş, ülke çapındaki eylemi nasıl örgütledi? Eylemden üç gün önce Genel-İş'in örgütlü olduğu bir belediyede işçiler arasında tartışmalar yaşandığı görülüyor. Bazı işçiler henüz bir mesaj almadıklarını ve eylemin amacını bilmediklerini ifade ederken, bazıları kadro talebinin yanı sıra ek zam gibi unsurların da olup olmadığını merak etti. Bazı işçiler ise 2 saatlik eylemin yerine tam gün yapılmasının daha iyi olacağını düşündüler. Bazı işçiler, eylemin kısa vadeli etkisini sorgulayarak çöp toplamanın biraz daha gecikmesinin sokakta ne gibi bir karşılığı olacağını düşündüler. Ayrıca, bazı işçiler daha önce kadro talebiyle ilgili herhangi bir adım atılmamasından dolayı eleştirilerde bulundular. İşçiler arasındaki bu tartışmalar, belediyelerde devam etti. İşçilerin bazıları eylemden habersizdi veya sadece ne için yapıldığını biliyordu. İşçilerin endişe duyduğu konulardan biri ise eylemin zamanlamasıydı. Bazı işçiler, kadro talebinin seçim sürecinde dillendirilmemiş olmasından şikayet ettiler. Tüm bu kaygılar, işçilerden şubelere ve genel merkeze yansıyan süreçte cevaplanabilir. Ancak salı günü gerçekleşen eylemin hazırlığı bu şekilde olmadığı belirtildi. İşçiler, iş bırakma süresinin şubelere bırakılmasıyla hem işçilerin tepkisini hem de belediyelerin tepkisini şubelere yöneltildiğini ifade ettiler.
Eyleme katılan işçilerle yapılan görüşmelerde, bazı işçilerin eyleme dahi katılmadığı ve bunun üzerine "Buna daha neyi anlatacağız?" şeklinde tepki gösteren işçiler olduğu görüldü. Bazı işçiler, hesap para olduğunda herkesin talepleri olduğunu söyleyerek eyleme katılmayanlara sitem ettiler. Diğer bir belediyede çalışan bir işçi ise, biriminin iş bırakmadığını ve çalıştığını belirtti. Bunun sebebini sorduğunda, işçilerin yevmiyelerinin eksileceğini düşündüğünü ve eylemlerin sonucunda kazanacaklarından habersiz olduğunu ifade etti. O günkü yevmiyenin geleceğinden daha değerli olduğunu düşünen işçi, yevmiye hesabı yapmaktaydı.
Daha ileri düşünen işçiler için bu tepkiler anlaşılabilir olsa da, işçinin yevmiyesini düşünmesinin nedenleri hakkında sorgulama yapmadan işçiyi suçlamak en kolay yol olurdu. İşçilerin yevmiyelerine bu kadar önem vermesinin ardında, belirsizlikler ve ekonomik güvencesizlik gibi faktörlerin etkili olabileceği unutulmamalıdır. İşçilerin taleplerine anlayışla yaklaşmak ve onların ekonomik güvenliklerini sağlama mücadelesini desteklemek önemlidir.
Salı günkü iş bırakma eylemi, çeşitli sonuçları ortaya koydu:
-
İşçilerin ek zam ve ek protokol talepleri hala önemini koruyor. Ücretlerin yüksek enflasyona dayanamaması ve sözleşmeli sendikalı işçilerin çıplak ücrete yaklaşması, ücretlerin iyileştirilmesi gerekliliğini vurguluyor.
-
Eylem kararı, işçiler tarafından hızla benimsenmedi ve sendikaya olan güveni zayıflattı. İşçiler, sendikanın eylem disiplinini ve karar süreçlerini sorguluyor.
-
Eylemin örgütlenme şekli ve hazırlığı eleştirilerin hedefi oldu. İşçilerin daha fazla katılım sağlaması ve taleplerini daha iyi sahiplenmesi için daha kapsamlı bir sürecin işletilmesi gerektiği ifade edildi.
-
Belirsizlik ve güvensizlik, işçilerin eyleme tereddütle yaklaşmasında etkili oldu. İşçiler, yevmiyelerini düşünerek eyleme katılmama eğiliminde oldu.
-
Rekabetin yarattığı çürüme ve sendikalara olan güvenin azalması, işçilerin eylemlere katılımında etkili oldu. Ancak bu durum, işçilerin gelecekte eylemlere katılmama kararı alacakları anlamına gelmez.
-
İşçiler, belediye yönetimiyle karşı karşıya gelmekten kaçındılar ve uzlaşma zeminini koruma eğiliminde oldular. Ancak belediyelerle mücadele etmeden gerçek kazanımlar elde etmek zor olduğu bilinmelidir.
-
CHP'li işçiler arasında, partiye zarar vermemeye odaklanan bir eğilim gözlendi. CHP'li belediyelerin işçilere müdahale etme eğilimi, işçilerin taleplerini etkileyebilir.
-
Eylemin daha kapsamlı bir şekilde örgütlenmemesi, işçilerin beklentilerini karşılamada zayıf bir etkisi olduğu düşünüldü.
-
Hizmet-İş ve Belediye-İş sendikalarının işçilerin taleplerine karşılık vermede yetersiz kaldığı ifade edildi.
-
İşçiler, Genel-İş'in eylemi kongre sürecini kurtarmak için yapıldığını düşündü. Bu durum, sendikaya olan güveni zedeledi.
-
İşçiler, kendi birliklerini güçlendirme ve taleplerini haykırma çabasıyla eyleme hazırlandı. Bu, bir adım olarak kabul edildi ve katılım sağlandı.
-
İşçilerin talepleri, sendika genel merkezlerinin üzerinden atlayarak devam edecek ve asgari ücretin üzerinde zam alarak geçiştirilemeyecek bir duruma ulaşmıştır.
Bu sonuçlar, işçilerin mücadelelerini sürdürme isteği ve taleplerine olan inancın hala güçlü olduğunu göstermektedir.