Havva Yorgancı /
Rengini kandan, kokusunu gülden alan “Kan ve Gül” ile.
YAZAR: Alper CANIGÜZ
İstanbul doğumlu yazar Darüşşafaka Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdi. İlk romanı Tatlı Rüyalar, 2000 yılında yayımlandı. İlk kitabını, Oğullar ve Rencide Ruhlar (2004) ve Gizli Ajans (2008) takip etti. Oğullar ve Rencide Ruhlar ile 5 yaşındaki Dedektif Alper Kamu karakterini yarattı. Yazarın kitapları çeşitli dillere çevrildi. 2013 yılında Almanya’da Binooki Yayınevi tarafından yayımlanan romanı Gizli Ajans ile “Dünya Edebiyatında En İyiler” listesine giren ilk Türk yazar oldu.
Nisan 2017 April Yayıncılık, 216 syf.
4 Eylül 2020 Alfa Yayıncılık, 212 syf.
Kan ve Gül fantastik bir polisiye ve 13 bölümden oluşan her bölümün adını efsanevi grup Nirvana'nın şarkı isimlerinden alan incelikli bir anlatıdır. Geçmişi ve bugünü irdeleyen, ironik anlatımı ve fantastik ögeleriyle bir mizahi polisiye yaratan Canıgüz, kitabın adını aldığı İskender Doğan imzalı herkesin bildiği ‘Kan ve Gül’ şarkısını ve şarkının sahibini de kitabında misafir etmiştir. İlk basıldığında April Yayıncılık ile bizlere sunulan bu eser, 2020 yılında Alfa Yayıncılık’tan devam ettirilmiştir. Her kitapçıda bulunması mümkün olan, raflarda kendi varlığını belli eden, bazen şaşırtan bazen de kahkahalara boğan bir romandır.
Romanın ana karakteri Aziz; ikinci sınıf aşk romanlarını yayınlayan Paradise adlı bir yayınevinde çeviri yapan bir çevirmendir. En büyük hayali Sait Faik’in eserlerini İngilizce ’ye çevirmektir. Bu hayale bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Hayatının en mühim varlığı Nergis’ten yeni boşanmış, eski eşini saplantılı bir şekilde hala seven ve onun için ‘ "Onunla cehenneme bile giderdim." Sayfa 63 - Alfa yayınları diyen, bu yüzden de kendine bir türlü makul bir hayat kuramayan bir adamdır.
Kendisinin de mezun olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nde 7 yaşındaki biricik kızı Zeynep'in dans gösterisini izlemeye giderken eski arkadaşı Fulya ile karşılaşan Aziz ondan geçmişe dair bir takım bilgiler alır ve geçmişinde bazı şeylerin eksik, onun bildiğinden farklı olduğunu fark eder.
Sonrasında oyunun düzenlendiği salonda yangın çıkar, kızını kurtarma telaşıyla alevlerin içine atlar ve başına aldığı darbeyle kendinden geçer. Ayıldığında kendini 20 yıl öncesi üniversite günlerine, bugünün bilinciyle giden Aziz bu fırsatı kaçırmaz, her şeyi en başından düzeltmeye karar verir. Artık heba ettiği insanlar ve yıllar için azap çekmesine lüzum yoktur. Yitiriverdiğini düşündüğü her şeye yeniden kavuşmuştur. Belki hayatı, bu kez en güzel mısralarla yazılmak üzere bir kez daha kendi ellerindedir. Şimdi hem gençliğinde bilmeden yolları kesişmiş olan alter egosu Abdül’ün öldürülmesine engel olmaya, hem de zifiri karanlıktan ibaret olan Nergis’siz istikbalini kurtarmaya çalışmalıdır… Tabii ki gül var ise diken de vardır ve mutlaka kanatır, çünkü insan sürekli geçmişiyle boğuşur, şunu yapmasaydım, keşke o insan karşıma çıkmasaydı, bunları hak etmemiştim lafları içine çarpar. Dönüp durup geçmişine bakmayı bırakamaz, terk edemediği bir alışkanlıktır. Yapılması gereken geçmişiyle hesaplaşıp o dosyaları kapatmak, bu acı manzaraya sırt dönmektir. Çünkü bizim gücümüz sadece bu ana yeter, geçmişe ya da geleceğe dağıttığımızda kaldıramayacağımız bir yükün altına girmiş oluruz. Aziz de farkında olmadan bu yükü yüklenmiştir.
Yazarın üslubuna hayran kaldığımı belirtmeden bitirmek istemiyorum. Sanki okumadım da olayların akışına kapılıp kitabın içinde buldum kendimi. İnsan geleceği bile özlermiş. Ben de Aziz ile birlikte geçmişte yaşadığım pişmanlıklara koştum, bir ihtimal değiştirebilirim diye ve yine Aziz ile birlikte geleceğe, en çok kızı Zeynep’e koştum. Size de iyi yolculuklar…
“Belki de hayatın kontrolsüz bir düşüş olduğunu kabul edip ona mutlu bir son aramak yerine, iyi bir hikâye olmasına gayret etmeliydim. “ Sayfa 90