Darbelerin meydana gelmesini önleyecek tedbirlerin konuşulması ve bu bağlamda çözüm önerilerinin getirilmesine yönelik düzenlenen "27 Mayıs'tan 15 Temmuz'a Darbelerle Mücadele Yöntemleri Sempozyumu" başladı.
Türkiye Hukuk Platformunca İçişleri Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve İstanbul 2 Nolu Barosu destekleriyle gerçekleştirilen sempozyumun açılışı İÜ Doktora Salonu'nda yapıldı.
İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, planlayan ve uygulayanların niyetinin açık olduğu 15 Temmuz darbe girişiminin, geçmişin diğer örnekleri gibi doğrudan milleti, istikbali ve istiklali hedef aldığını, ancak milletin tüm dünyaya darbeyle nasıl mücadele edileceğini destan yazarak ortaya koyduğunu ifade etti.
Bugün milletin darbelere karşı güçlü duruşunu kalıcılaştırdığını ve hukuksuzluğa, demokratik haklarının elinden alınmasına geçit vermediğini kaydeden Ak, milletin, hiçbir gücün devleti egemenliğinden uzaklaştıramayacağını tıpkı milli mücadelede olduğu gibi bir kez daha gösterdiğini, demokrasinin koruyucusu ve egemenliğin kayıtsız şarta sahip olduğunu haykırdığını anlattı.
Ak, şöyle konuştu:
"Şimdi bize düşen görev bu demokrasi mücadelesine sahip çıkmak ve o karanlık günlerin bir daha tekrar etmemesi için gerekli önlemleri almaktır. Türkiye büyüyüp güçlendikçe, milli irademize kastetmek isteyen hainler bundan sonra da bu cesarete asla sahip olamayacaklardır. Ülkemiz çalışarak ve üreterek demokrasi hukuk, özgürlük ve refah yolunda hızla ilerliyor. Büyük ve güçlü Türkiye, sadece kendi halkı için değil aynı zamanda Türk ve İslam dünyası için de çok önemli bir güvencedir, sığınılacak limandır. Dün olduğu gibi bugün de demokrasimizin geleceğine sahip çıkarak duruşumuzu korumalı, gençlerimizin gururla yaşayacağı güzel ülkemiz için milletimiz iradesinin her daim yanında olduğumuzu göstermeliyiz."
İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Av. Yasin Şamlı da 15 Temmuz'un Türkiye tarihi açısından bir milat olduğunu dile getirerek, "15 Temmuz'da yargı nasıl davrandı? 15 Temmuz'da o başsavcılarımıza teşekkür etmek istiyorum. Darbe fiillerinin görülmesinden itibaren darbeciler hakkında yakalama ve tutuklama kararları çıkarıldı. Derhal suçüstü halinde onlar yakalandılar daha sonra da yargılandılar. O yargılamaların birçoğunda bulundum. 1960 darbesi olduğunda o zamanki ismiyle İstanbul Barosu bugünkü ismiyle İstanbul 1 Nolu Barosu, başbakanın ve bakanların savunulmaması için prensip kararı aldı. Aslında bu karar şuydu, 'Biz milletin iradesini savunmayacağız. Biz darbecileri savunacağız.'"diye konuştu.
"Artık milletimizin hukukunu savunacak resmi bir kurumumuz var; İstanbul 2 Nolu Barosu." diyen Şamlı, milletin hukukuna sahip çıkma anlamında her zaman çalışacaklarını vurguladı.
Türkiye Hukuk Platformu Genel Sekreteri Av. Ahmet Akcan ise platform olarak birçok basılı ve dijital yayını ülkenin istifadesine sunduklarını, 2014'ten bu yana odak noktalarının darbe ve darbe girişimleri olduğunu anlattı.
15 Temmuz sürecini dünya kamuoyuna daha iyi anlatmak amacıyla şimdiye kadar yayınladıkları makalelerin İngilizce tercümelerine başladıklarını, yıl sonuna kadar bu tercümelerden oluşan İngilizce kitabı başta Batı dünyası olmak üzere pek çok ülkeye basılı ve dijital olarak ulaştıracaklarını belirten Akcan, bu konuda yabancı literatürde ciddi kaynak sıkıntısı yaşandığını dile getirdi.
"Türkiye tarihin en büyük devşirme örgütüne karşı mücadeleyi başarmış bir ülkedir"
Açılış konuşmalarının ardından düzenlenen "Darbe İle Mücadelede Medyanın Rolü" başlıklı oturumda konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Doç. Dr. Mücahit Küçükyılmaz, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde yaşananları anlattı.
Türk milletinin kendisini kıyasıya eleştirdiğini, özellikle hataları konusunda kendisine, dostlarına, yakınlarına biraz gaddar davrandığını belirten Küçükyılmaz, şöyle devam etti:
"Affediciliği biraz da bu noktalara taşımamız lazım. Bu kıyasıya eleştirinin bir takım faydaları da oluyor. Ders çıkartabiliyoruz yerine göre. Fakat örneğin FETÖ ile mücadelede şu yakınmaları çok duyuyorsunuz, 'Yanlışlar yapılıyor. Filanca alındı ama filanca alınmadı. Şu bankanın önünden geçen alındı ama şuradaki duruyor.' Bunları söylerken sizin söylemenizin neye hizmet ettiğine dikkat etmeniz çok önemli. Çünkü bunu dediğiniz zaman aslında örgütün beslediği ve beklediği ortamı siz de inşa etmeye soyunmuş oluyorsunuz. Farkında olmadan. Çünkü karşımızda belki de değil Türkiye tarihinin, dünya tarihinin en sofistike, en sistematik ve dışarıdan en fazla desteklenen örgütü var. Ben iddia ediyorum bu FETÖ terör örgütü Türkiye'de değil de dünyanın herhangi bir gelişmiş Batılı demokrasisinde ortaya çıksaydı, o ülkenin yöneticilerinin de vatandaşlarının ruhu dahi duymadan, herhangi bir darbeye ihtiyaç dahi kalmadan o ülkeler teslim olurdu ve yönetilirdi. Türkiye gerçekten tarihin en büyük devşirme örgütüne karşı büyük bir mücadele vermiş ve bu büyük mücadeleyi kim ne derse desin, öyle veya böyle başarmış bir ülkedir. FETÖ ile mücadelede vardığımız nokta devlet bürokrasisinin, silahlı bürokrasi başta olmak üzere neredeyse yarısına yakınını ele geçirmiş, medyanın yarısına yakınını ele geçirmiş, ekonomiye tabiri caizse çökmüş bir örgütün etkisiz hale getirilmiş haliyle karşı karşıyayız bugün. Yani elebaşları ya içeride hapiste veya dışarıda kaçak durumda. Operasyon gücünü kaybetmiş, sadece bir takım dezenformasyonlarla, mide bulandırıcı etkiler gerçekleştirecek kadar acziyet içerisine düşmüş bir örgüt yapısıyla karşı karşıyayız. İşte bu mücadelede başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Sayın İçişleri Bakanımız ve meclisimiz ve diğer kahramanlarımızı bize alkışlamak, tebrik etmek ve destek olmak düşer."
Doç. Dr. Küçükyılmaz, 15 Temmuz şehitlerini rahmet ve minnetle andı, gazileri minnet ve şükranla yad etti.
"Darbe ile Mücadelede TBMM'nin Rolü", "Darbe ile Mücadelede Siyasi Partilerin Rolü" ve "Darbe ile Mücadelede Sivil Toplumun Rolü" oturumlarıyla devam edecek sempozyum, yarın sona erecek.