Üsküdar Tekel Sahnesi'ndeki gösterim öncesi açıklamada bulunan Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Başkanı ve oyunun yazarı İskender Pala, tarihin satır aralarında sıkça dolaştığını belirterek, "Çok ilginç olaylar, kişiler, oluşumlar ve kurumlar gündemimde yer ediniyor. Yeniçerilerin kaldırılması, Türk tarihinde önemli bir merhaledir, sınır taşıdır. Yeniçerilerin kaldırılmasının vakai hayriye ya da vakai şerriye olup olmadığının hep tartışılmıştır." dedi.
Pala, 1800'lü yıllarda meydana gelen Hocapaşa yangınında yaşananları anlatmak istediğinin altını çizerek, şunları aktardı:
"O dönemde yaşayan bir şair, bir müzisyen ve bir tekke şeyhini yazılarımda, akademik ve kültürel hayatımda devamlı gündeme getiririm. Sonra, bu hadiseyi mutlaka oyun halinde yazmak lazım dedim. İnsanların bunu en kolay öğrenme yollarından birisi tiyatro. Sahnelendiğinde hem göz hem hafıza hem de duygular o hadiseyi kavrayabiliyor. Karakterler zaten tarihteki karakterler. Bu 3 karaktere, iki de kurgu karakter ekledim."
Oyunun merkezine aşkı aldığını kaydeden Pala, "Aşk her şeyden önemliydi. Atalarımızın aşk duygularını, ister mecazi, ister platonik, ister beşeri, ister şehevi, ister ilahi manada katman katman anlatmak mümkün. Karakterlerimi birer aşk adamı yaparak bir kadının etrafında bir oyun yazdım. Umarım izleyiciler de beğenecektir." değerlendirmesini yaptı.
İskender Pala, oyunu izledikten sonra hissettiği duygulara ilişkin ise şöyle konuştu
"Benim kelimelerimin ruha ve cana büründüğünü, onların bizatihi kişi olduğunu, aslında tarihte de yaşananların aşağı yukarı bunlar olduğunu görerek, biraz da o döneme ait dili konuşturduğum için, sanki tarih koridoruna girdim. Orada bir zaman dilimi geçirmiş kadar sahici ve güzel bir oyun olmuş. Tüm oyuncu arkadaşlarımı, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum, güzel bir oyun çıkardıkları için. Çünkü bunlar sadece yazmakla olmuyor. Aynı zamanda can vermek, ruh katmak tiyatro sahnesinde mümkün olabiliyor. Buradaki hadiselerin meydana geliş biçimlerini aşağı yukarı doğru anlamış, arkadaşlarımızın hepsi. Doğru metin üzerinde güzel bir oyun çıktı."
Yönetmenin öncelikle oyunun hayalini kurması gerekiyor
Oyunun yönetmenliğini üstlenen Hidayet Erdinç ise çok heyecanlı olduğuna işaret ederek, çok uzun bir prova sürecinden sonra eserin seyirciyle buluştuğunu dile getirdi.
Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın dolayısıyla çalışmalara iki defa ara vermek zorunda kaldıklarını aktaran Erdinç, şu bilgileri verdi:
"Gerçekten bütün arkadaşlarım o kadar sahiplendi ki oyunu, ara verdiğimiz zaman bile bir an önce prova başlasın ve sergileyelim diye, hakikaten telefonum susmadı. Çok iyi bir ekiple ve yaratıcı kadroyla çalıştım. İskender Pala Hocamın o güzel sözlerini, biraz da görsellik ve estetikle destekleyerek seyirciye ulaştırmaya çalıştık. Umarım bunda başarılı olmuşuzdur. Bugün ilk sınavımıza çıkıyoruz. Oyuncularımız ve ben çok heyecanlıyız. Birçok oyun yönettim ama bu oyunun bende çok ayrı bir yeri olacak. Hem çalışma süresi hem gerçekten oyunun dramaturjisinde çalışma anlamında ayrı bir macera oldu benim için. Bunun her saniyesinden de mutluluk duydum."
Erdinç, verilen ara nedeniyle seyirciyi çok özlediklerini vurgulayarak, "Ben aynı zamanda hem yönetmen hem oyuncuyum. Hatta arkadaşlarımı izlerken 'Ben de artık bir şeyler oynasam' diye şevkim kabardı diyebilirim. Çok güzel oynuyorlar. İnşallah seyirci beğenecektir." ifadelerini kullandı.
İskender Pala'nın oyunlarını yönetmenin biraz zor olduğuna dikkati çeken Erdinç, "Yönetmen olarak ciddi anlamda o oyunun hayalini kurmanız gerekiyor. O kadar güzel sözler var ki bazı yerleri atlayamıyor, seyirciye aktarmak istiyorsunuz. Bunu destekleme ihtiyacı duyuyorsunuz reji olarak. İskender Pala oyunlarında bu çok var. Bazen bir kelimeden, bazen bir cümleden yola çıkarak, oyuna bir anlam yüklemeye çalışıyorsunuz. Bunun hayalini kurduktan sonra gerisi kendiliğinden geliyor. Ama öncelikle ciddi anlamda bunun hayalini kurmak gerek. Bir roman gibi düşünün, o romanı seyirciye sizin çizdiğiniz dünya içinde aktarmak biraz zor ama çok zevkli." dedi.
Eserde, Kethüdazade Arif Efendi'yi Seda Yıldız, Maral Hatun'u Melis Özpaça, İzzet Molla'yı Eray Cezayirlioğlu, İsmail Dede Efendi'yi Cenk Dinçsoy, Celep'i Murat Yatman, Mülazım Efendi'yi ise Eren Özyalçın canlandırdı.
Tek perdelik oyunun konusu kısaca şöyle:
Kethüdazade Arif Efendi, dostları İsmail Dede Efendi, Keçecizade İzzet Molla, Yeniçeri Mülazim Efendi ve Celep Ağa ile 1826'nın Ağustos ayında, Sultan II. Mahmud'un, kendisine karşı ayaklanan yeniçerilerin kışlalarını top ateşine tuttuğu gece, Üsküdar Salacak'ta bir tekkede bir araya gelir. Arif Efendi o uzun gecede onları bir oyuna davet eder. Oyunda, her biri hamlesini yapacak, veziri tehdit edilen veya şah çekilen, aşk veya kader temalı bir hikayesini anlatacaktır. Sabahın ilk ışıklarına kadar anlattıkları hikayelerle ilahi, beşeri, tasavvufi ve platonik aşkı irdelerken kaderi, hayatı ve aşkı sorgulayan kahramanlar oyunun sonunda hikayelerinin ortak bir noktada buluşacağı büyük bir sürprizle karşılaşacaklardır.
Oyunun dekor tasarımı Suzan Tunca, kostüm tasarımını Özge Akarsu, ışık tasarımını Yakup Çartık, müziklerini Fırat Akarcalı, koreografisini ise Murat Turhan hazırladı.