GİRNE (AA) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "1071'de bizim atalarımız Anadolu'ya gelmişler, 1571'de de buraya gelmiştir ve İstanbul 1453'te fethedilmiştir. Bu büyük coğrafyaya bizlerin atalarının yerleşmesi ve millet olarak var olmamız, bir bakıma bu üç tarihe de bağlıdır." ifadesini kullandı.
KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun (TTK) iş birliğiyle düzenlenen "Kıbrıs Türk Tarihi ve Öğretimi" başlıklı panel, Girne Üniversitesinde yapıldı.
Panele, Cumhurbaşkanı Tatar'ın yanı sıra KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Olgun Amcaoğlu, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sezai Öztürk, TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu, Tarih Öğretmenleri ile Buluşma Etkinliği Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Mehmet Balyemez, tarih öğretmenleri ile Türkiye ve KKTC'den akademisyenler katıldı.
Cumhurbaşkanı Tatar, panelin açılış konuşmasında, Kıbrıs Türkü'nün tarihini bilmesi gerektiğini vurgulayarak Osmanlı'nın Kıbrıs'ta hoşgörülü yönetim anlayışı sürdürdüğünü anlattı.
Kıbrıs'ta iki egemen devletin iş birliğini içeren 6 maddelik öneriyi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin desteğiyle oluşturulan yeni siyaseti 2729 Nisan'daki Cenevre'deki Kıbrıs görüşmelerinde masaya sunduklarını hatırlatan Tatar, "Cenevre'de ortaya konulan bir egemenlik mücadelesidir." dedi.
Tatar, "1071'de bizim atalarımız Anadolu'ya gelmişler, 1571'de de buraya gelmiştir ve İstanbul 1453'te fethedilmiştir. Bu büyük coğrafyaya bizlerin atalarının yerleşmesi ve millet olarak var olmamız, bir bakıma bu üç tarihe de bağlıdır. Atatürk'ün verdiği istiklal muharebesi ve 1974 de önemli bir tarihtir. 1974'te Türkiye uluslararası anlaşmalardan doğan hakkını kullanarak buraya gelmeseydi bugün burası bir Yunan adasıydı. Bunu bilmeyen mi var?" diye konuştu.
Hem Türkiye'de hem de KKTC'deki arşivlerde araştırılmayan evraklar da olduğunu belirten Tatar, bunların araştırılmasının, yeni kuşaklara ve tarihçilere aktarılmasının büyük faydası olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Tatar, son günlerde gündem olan, Financial Times gazetesine verdiği röportaja da değinerek Kıbrıs'ta iki ayrı halkın bulunduğunu, bu iki ayrı halkın birinin Rum ve Hristiyan, birinin Türk ve Müslüman olduğunu söylediğini anımsattı.
Mülakatın içinden "ırk" kelimesinin seçilerek, "ırkçı" olmakla eleştirildiğini belirten Tatar, bunu kabul etmediğini, böyle bir siyaseti savunmasından dolayı "ırkçılıkla" suçlanmaya karşı çıktığını söyledi.
"Üç boyutlu gözlüklerin içine girdiği bir eğitimi hayal etmenizi istiyorum"
Büyükelçi Başçeri, panelin düzenlemesinde emeği geçenlere, KKTC'deki üniversitelerin kütüphaneleri ve tarih öğretmenleri için temin ettiği kitaplar için TTK Başkanlığına teşekkür ederek, tarihin, bir toplumun hafızası ve tarih biliminin de bilimsel disiplinler açısından bakıldığında en ilginç kollardan biri olduğunu belirtti.
Tarih biliminin önemini vurgulayan Başçeri, "Tarih bilimini başlangıçbitiş, birbirini takip eden dönemler, nedensonuç gibi dar bir perspektiften çıkardığımızda, insanlığın geleceğini izleyebileceğiniz bir pencereden bakmak şansına kavuşabiliriz. Tarih eğitimi dendiğinde yaratılacak fark tam da 'zamana bakmak' ile 'zamanı görmek' arasındaki ayırımdan geçiyor. Tarih bilimi 'bakmayı' değil 'görmeyi' bildiğinizde geçmişte olan derslerin günümüzde neleri getireceğine dair kadim bir deniz feneri görevi yapıyor." dedi.
Tarihi, olayların geçtiği dönemi açıklayan sayısal evre olarak görme hatasından kurtulmak gerektiğinin altını çizen Başçeri, tarih biliminin, sosyoloji, felsefe, antropoloji gibi bilimlerle kol kola ilerlerken ve olayları çözümlemeye çalışırken insanlara müthiş anlama kabiliyeti de sunduğunu kaydetti.
Başçeri, mevcut eğitim sisteminin kapsadığı kuşağın, yapay zeka ve deneyim modelli bir dünyaya doğduğunu dile getirerek, "Öğretmenin anlatışını değiştirmesi, tarihin derinliğini aktarabilmesi, anlatırken yaşatabilmesi şart, ya eğitim şekli? Elimizde bunca imkan varken, kitap ve akıllı tahta ile tarihi öğretmek, bu neslin öğrenme şeklinin dışında kalmakta ısrar etmektir. Üç boyutlu gözlüklerin, hologram teknolojisinin, animasyon canlandırmalarının içine girdiği eğitimi hayal etmenizi istiyorum. Gerçekleşmesi tam olarak mümkün bir hayal." ifadesini kullandı.
Milli olmayan hiçbir şeyin evrensel olamayacağını söyleyen Başçeri, "Maalesef çeşitli saiklerle 2000'li yılların başından itibaren KKTC'de tarih öğretiminde yaratılan boşluğun yeni nesilleri manevi ve milli değerlerden uzaklaştırdığını görüyoruz. KKTC'deki tarih öğretimindeki bu boşluğun ortadan kaldırılmasında, mensup olduğu milletin, hayati aşamalarını benimseten bir anlayışın hakim olmasının sağlanmasının gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
"İnsanların soylarını, ırklarını, tarihini bilmesi lazım ve sahip çıkması lazım"
Bakan Amcaoğlu, Kıbrıs Türk tarihi ve mücadele tarihinin konuşulduğunu böyle bir panelin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti.
Amcaoğlu, "İnsanların soylarını, ırklarını, tarihini bilmesi lazım ve sahip çıkması lazım. Ulusal tarih bilinci ve kimliğini oluşturma açısından bu panelin çok büyük bir önemi vardır. Türk tarihi ve Kıbrıs Türk mücadele tarihiyle alakalı nelerin bilinmesi gerektiği panelin sonucunda net bir şekilde, siz akademisyenlerimizin yapacağı kıymetli çalışmalarla ortaya çıkacaktır." diye konuştu.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu, tarihin kimliğin besleyicisi ve onun inşasında maziyi kaynak haline getiren önemli bir araç olduğunu kaydetti.
Hekimoğlu, "Tarih, toplum olmanın ve kimlik kazanmanın zorunlu bir şartıdır. Fert ve toplum, bu hafıza ve hatırlamayla birbirine bağlanacak ve devamlılığını temin edecektir. Yeni nesillerin geçmişten miras aldıkları değerleriyle, geleceklerine yön vermelerini ve sağlıklı bir milli kimlik oluşturmalarını, Kıbrıs Türkleri bağlamında konuşmak ve fikir alışverişi yapmak üzere bir araya geldik." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Ünal, Osmanlı'nın, sahip olduğu mirasla sayısı 40'tan fazla ülkede hüküm sürmüş bir devlet olduğunu hatırlatarak, bu devletin çekilmiş olduğu coğrafyada birçok sıkıntının ortaya çıktığını söyledi.
Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Osmanlı devleti, geride muazzam bir arşiv bırakmıştır. Bugün dünyanın en büyük arşivi olarak ifade edeceğimiz ve Türkiye Cumhuriyeti hududu içerisinde bulunan Osmanlı arşivi, etraflıca incelememiz ve tarihi meseleleri ortaya koymamız adına temel kaynaklardır. Gerek şu an içerisinde bulunduğumuz topraklarda gerekse birçok coğrafyada var olan Osmanlı kayıtlarının ayrıntılı olarak incelenmesi, değerlendirilmesi ve günümüzdeki problemlerin anlaşılmasına katkı sağlanması gerekmektedir. Tarihi süreç incelendiğinde, ecdadın 1571'den 1878'e kadar burada (Kıbrıs'ta) huzuru, adaleti ve hakkaniyeti nasıl sağlandığının milyonlarca vesikasını şahitlik edilecektir, bunları göreceğiz."
"Tarih aslında başlangıç noktasıdır"
TTK Başkanı Prof. Dr. Çetin, TTK'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendilerine verdiği direktifler çerçevesinde, özellikle "milli tarih" ve "bağımsızlık düşüncesinin" korunması için 90 yıldır faaliyet yürüttüklerini söyledi.
Çetin, "Kıbrıs ile ilgili olarak TTK Bilim Kurulu ile bazı düşüncelerimiz vardı, onları paylaştık. Tarih eğitimiyle ilgili neler yapmamız gerektiğini tarih hocalarımızla istişare ettik. Tarih aslında başlangıç noktasıdır, teknolojiyle de uğraşıyorsanız dönüp başa bakmanız gerekmektedir. Tarihsiz ne diplomasi ne de siyaset yapabilirsiniz." dedi.
Panelin ilk bölümü, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın mesajının okunmasıyla son buldu.
Daha sonra panelin ikinci oturumu yapıldı.