Muş'un Şenyayla bölgesinde yaz boyunca hayvanlarını otlatan göçerlerden bazıları, hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi üzerine henüz dönüş yoluna geçmedi.
İlkbaharda Diyarbakır'dan gelerek yaylaya çıkan göçerler, sosyal hayattan ve teknolojiden uzak, doğayla iç içe yaşam sürüyor. Bazı göçerlerin dönüş yoluna geçtiği bugünlerde, bölgedeki güzel havayı fırsat bilen aileler bir süre daha yaylada konaklamayı tercih etti.
Erkeklerin, hayvanların beslenme ve bakımını yaptığı Şenyayla'da, kadınlar ise günlük ekmek ve yemek pişirme işiyle ilgileniyor. Göçerlerden 103 yaşındaki Halime Koçağa, gazetecilere, atalarından devraldıkları kıl çadır geleneğini yüzyıllardır sürdürdüklerini söyledi.
Ömrünün büyük bölümünün hayvancılıkla geçtiğini ifade eden Koçağa, şöyle konuştu:
"Yaylaya çıktığımızda hayvanları sağardık, yayık ayranı yapardık. Çobanlara, misafirlere yemek yapardık ve kurduğumuz tandırda ekmek pişirirdik. Kalan boş zamanımızda ise kıl çadırı yapardık. Keçi kılından, 45 kadınla ancak 20 günde bir kıl çadırı hazır hale getirirdik. Yazın yaylada, kışın köyde ömrümüzü büyük ölçüde çadırda geçirdik. Hayvancılık yaptığımız için kıl çadır bizim için çok önemlidir."
Hamit Koçağa, 20 bin küçükbaş ve 7 bin civarında büyükbaş hayvanlarının bulunduğunu belirterek, "İlkbahar mevsimiyle yaylaya çıkmaya başlıyoruz. Sonbahara kadar kıl çadırlarda kalıyoruz. Zorlu bir iş ama çadırlar su geçirmez, içinde rahatlıkla barınabileceğimiz yaşam alanıdır. Ben 58 yıl önce çadırda doğmuşum. Hayatımızın büyük bölümü kıl çadırda geçti." diye konuştu.
Kadın göçerlerden Muhbet Gölbaşı da yayla hayatını sevdiğini anlatarak, "Ekmeğimizi kendimiz pişiriyoruz. Köyde ot olmadığı için yaylaları tercih ediyoruz. Peynir ve sütlerimizi sattık. Kışlık ihtiyacımız peynir, tereyağı, yoğurt gibi ürünlerimizi hazırladık. Birkaç gün sonra da evimize döneceğiz." ifadelerini kullandı.