Üsküdar Beylerbeyi'nden 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne bağlananların yol kenarındaki su satıcısı dikkatini çekiyor. Orta yaşlı, takım elbiseli, kravatlı ve kibar bu adamın ismi Ali Taşlıçukur.
Yaklaşık 50 yıldır kravatını çıkarmayan, trafiğin yoğun olduğu bu bölgede ekmek parası için bekleyen Taşlıçukur, müşterileri tarafından aynı zamanda nezaketiyle tanınıyor. Sabah mahallesindeki kedi, köpekleri besleyerek mesaisine başlayan 61 yaşındaki sıra dışı su satıcısı, yaşadıklarını kitaplaştırmak da istiyor.
Sadece herhangi bir su satıcısı değil, "İstanbul Beyefendisi" tabirini yaşatan bir emektar olan Taşlıçukur, hayat serüvenini anlattı.
Daha önce temizlik işçisi olarak hayatını idame ettiren ve emekli olduktan sonra "Şimdi ne yapmalıyım?' sorusunun yanıtını su satarak bulan Taşlıçukur, esnaflığın en önemli inceliğinin gülümsemek olduğunu söyledi.
Üsküdar Beylerbeyi'nden 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne girişte bulunan yokuşta, trafik sıkışıklığında su satan Ali Taşlıçukur, parıldayan ayakkabıları, burnuna düşen gözlükleri, renkleri uyumlu takım elbisesi ve kravatının yanı sıra, pazar arabası ile dikkati çekiyor. Taşlıçukur yaklaşık 50 yıldır kravatını boynundan çıkarmıyor.
Özellikle sabah işe gidenlerin aşina olduğu bir sima olmanın yanında, taksi esnafına da bozuk para sağlayan Taşlıçukur, kendisine selam vermeden geçmeyen vatandaşlara gülümseyerek "günaydın" derken, aracını durdurarak su alanlara tepki olarak basılan kornaya ise "tamam" işareti yapıyor.
İlkokulu memleketi Ordu'da okuduktan sonra 1969 yılında İstanbul'a geldiğini ve amcasının yanında kaldığını kaydeden Taşlıçukur, "Yengem vardı, bana annelik yaptı. Bundan 56 ay önce koronavirüs dolayısıyla vefat etti. Çocuklarını yıkar, aynı leğende beni de yıkardı o zamanın şartlarında. Orta 2. sınıfa giderken çalışkan bir öğrenci olmama rağmen Fen Bilgisi hocam beni sınıfta bıraktı, kravat yüzünden. Kravat takmıyordum. 'Hocam ne olursun, beni sınıfta bırakma. Bundan sonra devamlı takacağım.' dedim. Yine de bıraktı. Kursa gittim, imtihanda başardım. O gün bu gündür takım elbise devamlı." diye konuştu.
"Takım elbiseyle su satmak çok dikkati çekiyor"
Ortaokulu bitirdikten sonra kömürlü yolcu gemilerinde garsonluk yaptığını, daha sonra belediyede çalışacak temizlik işçisi arandığını duyarak başvuruda bulunduğunu belirten Taşlıçukur, şöyle devam etti:
"Belediyede temizlik işçisi olarak işe başladım. İyi ki de başlamışım. 34 ay maaş alamadığımız zamanlar da oldu ama yine de sabrettik. En son 3,5 yıl İSTAÇ'da çalıştım, oradan da emekli oldum. Emekli oldum eve geldim, 'ne yapayım?' diye düşündüm. Kitap yazıyordum, taşınırken onu kaybettim. Şimdi onu da toparlamaya çalışıyorum bir yandan. Emekli olduktan sonra canım sıkıldı, temizlik yaptığım yerde su satayım diye düşündüm. Boğaz katılımında su satmaya başladım. 4 senedir orada su satıyorum. Takım elbiseyle su satmak çok dikkati çekiyor. 50 metreden gördüğünde vatandaşlar almayacaksa bile alıyor. Oranın esnafı oldum artık. Yüzde 90'ı tanıyor. Adamın parası olmuyor 'Devam et' diyorum. Adam Van'a gidip geliyor; 'Bir tane su borcum vardı, buyur' diyor. Sabah 7'de orada oluyorum. Trafiğin durumuna göre çalışıyorum. Trafik bitince bizim iş de bitiyor. İnsanlarla diyaloğu çok seviyorum. Bu iş de beni mutlu ediyor."
Kedi, köpeklerin can dostu
Sabah saat 06.30'da kalkarak mahalledeki kedileri beslediğini daha sonra 06.40 otobüsüyle Anadolu Hisarı'ndan Beylerbeyi'ne gittiğini dile getiren Taşlıçukur, hayatının alışık olduğu kedi ve kuşları beslemek ve insanlarla diyalog kurarak geçtiğini ifade etti.
Zaman zaman su satarken tepkiler de aldığını söyleyen Taşlıçukur, "Trafik sıkışıyor. İşaret veriyorum. Kimisi gülüp geçiyor, kimisi de tepki veriyor. Bunlar yazdığım kitabın malzemesi. Oradaki diyalog bana 5 sayfalık malzeme oluyor. Kitabın ismi "Köyümün delisi" olacak. Türü macera olacak. Bir sponsor bulursam da bastıracağım. Kitap benim yaşanmışlıklarımı anlatıyor. Zamanında çok kitap okudum. Rus yazarları, Yaşar Kemal'in ağalık düzeni üzerine romanlarını ve İnce Memed'in çektiklerini okurken kendimi yazma isteğiyle buldum. Bu bir çocukluk hayali." diye konuştu.
Şiir yazdığını da anlatan Taşlıçukur, "Eşime de şiir yazmıştım. Tek başıma istedim kendisini. 34 yıllık evliyiz. Hala ona şiirler yazarım." dedi.
"Müşterimin yanında düğmemi iliklerim"
Cumartesi ve pazar günleri dinlendiğini aktaran Taşlıçukur, şunları kaydetti:
"İdare ediyorum şükürler olsun. Takım elbisemi eksik etmem. Kredi kartı var, taksit var. Böyle giyinmeden oraya çıktığımda kendimi boşlukta hissediyorum. Esnafın albenisi olacak. Gördünüz elimde eldiven, dezenfektanım yanımda. 15 dakikada bir ellerime sürüyorum pandemiden dolayı. Bana göre esnaf güler yüzlü olmalı. Saygılı davranmalı. Ben esnaf olarak müşterimin yanında düğmemi iliklerim. Fazla para veren oluyor. Köpeklere, sokak hayvanlarına mama alıyorum. Gariban da bir çocuk var, ona götürüyorum. Çalışmak zinde tutuyor. Çalışmasam ne yapacağım? Yaşıtlarıma tavsiyem kendini boşlukta bırakmasınlar. Hareket edip, bir meşgale bulsunlar."
"Darbecilere karşı direndik Beylerbeyi'nde"
Bu iş sayesinde dostluklar da edindiğini, taksicilere kolaylık olsun diye 'bozuk vereyim mi?' diye sorduğunu dile getiren Ali Taşlıçukur, "Selam vermeden geçen nadirdir. Köprü çıkışı bana aşinadır." dedi.
15 Temmuz hain darbe girişiminde gece sıralarında orada olduğunu belirten Taşlıçukur, "Karşıdan geliş yönünde Altunizade'ye çıkış yerinde bilboardlara mermi geldi. Camı parçaladı. Dizimi kesti. Oradan sürünerek aşağı geldim, taksi durağının orada kaldım. Darbecilere karşı direndik Beylerbeyi'nde. O gece hanım bana 'senin çalıştığın yerde askerler orada, ihtilal oluyor.' dedi. Ben de 'Ne ihtilali? İhtilal 80'de oldu. Neler çektim, bir de şimdi mi olacak?' dedim. Araba yok, bir şey yok, yürüdük mahalleliyle. Neler gitti orada. Allah bir daha yaşatmasın." şeklinde konuştu.