Teferruatını boş vermek kolay olmasa da şaibeli veya değil, İstanbul seçimlerinin sonucunun ilan edilmesi geciktikçe siyasal atmosferin hemen hemen her safhasında Ak Parti aleyhinde bir “stres yüklemesi” artarak devam ediyor. Seçim sonuçlarının ilan edilmediği geçen her gün ve saatin Ak Parti’nin lehine olduğunu söyleyebilmek gerçekten çok zor. Şayet bu bekleme sürecinin AK Parti’nin lehine olduğunu düşünenler varsa bunun çok ciddi bir handikap olduğunu çok yakında görecekler.

Çünkü devletin idare koltuğunda oturan Ak Parti, seçime şaibe karıştırıldığına dair iddialarında haklı bile olsa ki bende öyle düşünüyorum, söz konusu şeytani şaibenin giriftliğini çözerek onu sarih bir şekilde kamuoyuna izah edebilecek donelerden yoksun görünüyor. Daha da kötüsü bu girift sorunu topluma izah ederek toplum vicdanını ikna edecek kadrolardan da yoksun görünüyor.

Ülkemizin yolsuzluk tarihine geçen Selçuk Parsadan olayındaki “Rüşvetin belgesi mi olur, ulan pe…nk” diyaloğunda herkesin bildiği rüşvetin belgelenememesi gibi bu olayda da şeytani bir kurmay akıl olduğunu ama Ak Parti’nin “Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra uyandığını(!)” söylemek çokta yanlış olmasa gerek.

Ayrıca kamuoyu vicdanında Ekrem İmamoğlu’ndan yana çıpalanan İstanbul seçimlerindeki olası bir usulsüzlüğün derinliği ne kadar olabilir bu da ayrıca tartışmaya açık bir konu şu anda. Zira, eğer yüzeysel ve sadece seçim sonuçların foto finiş boyutunu etkileyecek kadar bir omuzlama oldu ise CHP lehine buna kimseyi ikna edemezsiniz. Yok, eğer derin bir müdahale var idiyse ve bu müdahalenin ip uçları ta seçmen sandık kayıtlarından başlıyorsa o zaman AK Parti, yürütmenin sorumlu erki olarak daha derin bir sorumlulukla yüz yüze kalmaktadır.

Çünkü o zaman, kamu vicdanı, adama yüzdelik dilimlerin küsurlarını aşan ve 2-3 tam puan gibi bir oy oranını aşan derinlikte bir usulsüzlük, seçim öncesinden beri hazırlanıp yürürlüğe konarak, milletin iradesi tuzaklanırken siz neredeydiniz diye sorar.

Çünkü polisi, jandarması, istihbaratı ve devletin diğer birimleriyle birlikte sorumlu parti organlarıyla beraber Ak Parti’nin bu tuzağı daha sahneye sürüldüğü anda ifşa etmesi gerekmez mi?

Gerekir…

İşin devlet ayağı bir yana Ak Parti cephesinde, bu gerekliliği yerine getiremeyen ve her şeyi ama her şeyi Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’dan bekleyen niteliği tartışmalı parti kadrolarındaki sorumluların, bu işe dönük liyakatten ne kadar da uzak oldukları görülmüştür. Arık gizlenemeyen ve tam olarak kontrol de edilemeyen bu yalın gerçek, sandıktan bir artezyen kuyusundan fışkıran su gibi fışkırıp ortaya çıkmış ve zaten toz duman olan siyasal arenayı bu sefer de çamur deryasına çevirmiştir.

Ekrem İmamoğlu ve CHP’nin bile hayal etmekte zorlandığı bu sonuca, bence Ak Parti ve İstanbul tarihinin en iyi adayı olan Binali Yıldırım ile girilerek kabul edilmekte zorlanılan bu sonuçla yüzleşmiştir Ak Parti. Ak Parti adına elde edilen bu sonuç, sadece kırmızı alarm zillerinin çalmasına sebep olmamıştır bence. Bence bu alarmın rengi koyu kırmızı, kıpkırmızıdır.

Keyfiyetten kalitesi ve liyakati tartışılır ama kemiyeti yüksek kadrolarla seçime giren AK Parti, belediye başkan adaylarında da isabet oranını ciddi oranda düşürerek kaliteyi ıskalayınca elinde kalan bu acayip sonuç oldu. Ayrıca bu ıskalama yalnızca bugünün ıskalaması değil, kökleri en az iki yerel seçim öncesine uzanan bir ıskalamadır. Ogün ki yanlış tercihlerin siyasal faturası bugün sandıkta ödenmektedir Ak Parti adına.

İstanbul’da seçimin tekrarlanmasının ne demek olduğunu bile idrak etmekten oldukça uzak sosyal medya goygoycularının tesirindeki dramatik aklın, bu tekrarın getirebileceği vahim sonuçlara dönük her hangi bir öngörüsü olduğuna dair en ufak bir emare bile görünmüyor ortalıkta. Bu da, söz konusu siyasal krizin Ak Parti adına derinleşerek devam etme riski taşıdığını göstermektedir. Ki bu, yakın dönemde AK Parti’yi tehdit eden en büyük tehlikedir.

Daha Ekrem İmamoğlu’nun söyleminin şifrelerini çözerek ona karşı nasıl bir dil geliştirmesi gerektiğini bile idrak edememiş AK Parti siyasal kafa karışıklığı, nasıl olup ta Binali Yıldırım’ın rahatça bu seçimi kazanamadığını ve söz konusu bir seçim tekrarında bunun nasıl aşılacağını biliyor değildir.

Görünen budur. En azından benim gördüğüm budur. Binali Yıldırım’ın kaybetmeye kazanmaktan daha yakın olduğunu görmüş birisi olarak söylüyorum ki, eğer İstanbul seçimleri tekrarlanırsa Ak Parti bu sefer tartışmasız bir şekilde kaybetme tehlikesiyle yüzleşmek zorunda kalabilir.

Seçimler yenilensin veya yenilenmesin demiyorum. Kamu vicdanını kanatmayacak ve teskin edecek bir yol bulunmadan yapılacak her tercih meseleleri daha da içinden çıkılmaz bir hale sokabilir. Dolayısıyla Ak Parti'nin işi çok zor

Dost acı söyler, acıyı dost söyler…